Usul bir nidayla geceye dokunmuşum.
Suyun alfabesi bir ruha nasihat verir gibi.
Farkındasız ve kendindeliğin ,
Öyle bir yerindesin ki.
Zihnimde akan görüntüne sığınıyorum.
Bazen bir hıçkırık sesinde.
Ya da ,
O bağrı açık öfke de buluyorum kendimi.
Kafamı göğsüne çiviliyorum.
Dünyayı karşıma alıyorum böylece.
Otuz altı numara ayakların altına.
Üstümde otuz altı kere hafifliğin varken.
Sesin ağzımdaki baklagilleri ıslatıyor sanki.
Bakınca iç çekilen ,
Bazen de iç verilen bir çekirdek oluyor gözün.
Bakmadığın kıvrıma bağışlıyorum o müzeyi.
Ne ellerim bağlı , ne düğmelerim ilikli.
Söküğünüm ben senin ,
Dikilirim seversen.
Kimse kendi hikayesini sevmiyorken.
Benim cumartesi günüm de ,
Elimde ki ince belli olmaktan korkmuyor musun ?
Benim patlamayan afyonum da hayret var.
Çevrilmekten eskiyen o sayfa ben olmak istemiyorum.
Çatıların o gereksiz eğiminden kurtar beni.
Yinelemeler kısrağı öylece gidişin.
Işıkta kaybettiğin hislerle.
Mutlak kopacak o lehim.
Kaybetmeye başladığı şeylerin ,
İnsanda bıraktığı tortuyu.
Yalnızlık diye küçümsenen o taşrayı
Ve evet kötüyü bilmiyorum.
Dönüp dönüp kendi zindanıma çarpıyorum.
Otuz altı kere kal yanımda.
Dilersen ruhum kıvam bulacak.
Güçlü bir afişle parlayacak adın.
Gücü öğütmeyen , yarayı yırtmayan ,
Bir gönülle daha tanışmadım.
Bursa / Mudanya