Ne mutluğum ne de muğlak,
Grinin her tonuyum ben.
Ne tam aydınlıkta, ne tam karanlıkta,
Her gölgenin içinde bir ben,
Her ışığın kırılmasında bir sır saklı.
Sessizliğimde fırtınalar var,
Sözlerimde kırık dökük yıldızlar.
Gülüşüm bazen hüzünle karışır,
Ve gözlerim, göründüğünden daha derin bir deniz taşır.
Ne tam sevinçliyim, ne tam hüzünlü,
Bir eksik, bir fazla, bir ara boşlukta.
Kimi zaman kendimden uzaklaşırım,
Kimi zaman kendimi büsbütün bulurum.
Ve bu gri tonlar, ruhumun renk paleti,
Beni ben yapan sessiz fısıltılar.
Dışarıdan bakınca belki sıradanım,
Ama içimde milyonlarca yanardağ var.
Her düşünce bir gölge, her his bir yankı,
Ve ben, her duygunun ortasında dururum,
Ne kaybolmuş ne de tamamen var olmuş.
Ne mutluğum ne de muğlak,
Grinin her tonuyum ben.
Sevgiye aç, ama temkinli;
Dostluğa hazır, ama seçici;
Hayatın acımasızlığına dirençli,
Ama ruhum hâlâ kırılgan.
Kimi zaman bir fırtına gibi geçerim hayatın içinden,
Kimi zaman sessiz bir göl gibi beklerim, derin ve sakin.
Ama her zaman kendi rengimdeyim,
Kimseye boyun eğmeden, kimseye teslim olmadan.
Ve bilirim ki gri,
Sadece bir ara renk değil,
Tüm tonların birleşimi,
Tüm hikâyelerin kesişimi,
Ve benim kişiliğimin aynasıdır.
Ne tam mutluluk, ne tam hüzün…
Sadece ben, gri tonlarda,
Kendi karmaşıklığımda,
Kendi derinliğimde,
Ve kendi gerçekliğimde varım.