Onu daha önce burada görmemiştim.Yirmili yaşların başında olduğu her halinden belli olan ve buğulu gözlerle Tripoliçe'nin uzak tepelerini izleyen bu Türk kızı gediği bu kasabaya alışmaya çalışıyordu. Yanında annesi ve bir de küçük bir kız çocuğu vardı.Sonradan öğrendiğime göre babası Rum eşkıyaların olduğu bir çete tarafından şehit edilmiş onlar da dayılarının yanına gelmek zorunda kalmışlardı.Kalenin içindeki mahallede oturuyorlardı.Yani benim oturduğum eve üç ev yakınlıktaydı.Öğrendiğim kadarıyla kasabamıza gelen bu kişinin adının Şahbanuydu.
Şahbanu'nun şehit olan babası Tırhala’nın en tanınmış kişilerden olan Ertuğrul Beydi. Sonradan öğrendiğim kadarıyla Ertuğrul Bey,Sinan Çavuş'un da ağabeyiydi...
Şahbanu Tırhala’da yaşadıkları mutlu günlerin aniden son buluşuna ve Tripoliçe'ye gelişlerine uzun bir süre alışamadılar.
Ertesi gün Zaptiye Çavuşu görüştüm ve kasabada olağan dışı bir gelişme olup olmadığını ve Serhenk Kalender ve Dizdar Kemal Efendi ile Sinan Çavuş'un akıbetini sordum.
Siz gittikten sonra Defterdar Emini Dilaver Efendi'ye üç kişi geldi ve adları da Serhenk Kalender ve Dizdar Kemal Efendi ile Sinan Çavuş olduğunu dile getirdi.Demek Modon’a giderken büyük bir tuzak kurmuşlardı bizlere.Belki de bu üç kişi Modon,Koron ve Navarin'e hiç gitmemişlerdi diye içimden geçirdim.
Defterdar Emini Dilaver Efendi devam etti
-Ali Derviş Ağa'nın emlaklarının ve arazilerinde bu üç kişinin de miras yoluyla hak iddia ettikleri gündeme gelmişti.Onlara Ali Derviş Ağa'nın böyle bir mirası olup olmadığını söyleyince ellerindeki miras tespit tutanaklarını gösterdiler.Anlayacağın işler biraz karıştı.
-Bu işte bir bit yeniği olmasın dedim
-Olabilir bu üç adamın Ali Derviş Ağa'nın ölümünden sonra böyle bir harekete girişmeleri şüphe uyandırıyor zaten.
İkimiz de sustuk işler içinden çıkılmaz bir hale doğru gidiyordu.O an birden bire Şahbanu geldi aklıma...Onu düşünüyordum.En çok da zümrüt yeşilli gözlerini....
EBUBEKİR KURİ