Nerde olduğunu unuttun mu hiç ?
Neden duymadın diye kulaklarına kızdığın oldu mu ?
Ya da neden görmedin diye gözlerine ?
Kuruyarak kırıldığını belli etmeye çalışan ağaçlar tanıyorum.
Gölgesinde soluklanmayan insanlara kızıyor.
Sanırım başını yukarı kaldırdığında,
Gözlerine düşen mavi ekran
artık kimseye yetmiyor.
Sahiden de dünya be.
Az önce bir teyze çamaşırlarını balkona asıyordu mesela.
Kimsesi kalmamışlığın bir resmi gibi.
Bir köpek parkta sağa sola çarparak koşuyor.
Aç kaldığını belirtmek ilgi çekmeye çalışmakla başlıyor.
Aynı parkta çocuklar koşuyor.
Onlar habersiz , Anneler telaşlı.
Sahiden de dünya be.
Sustuğum için affedin , yazdığım için barışmayan kendimle.
Sızlamak yaralarından akan bir kaç anıyı cetvelle ölçmek gibi.
Sana göre saçma , bana göre parmak arası terliği ilk giydiğin his.
Komik değil mi ? Değil.
İnsanlar en çok düşmekten korkar.
Ya da düstüğünü birinin görmesinden.
Sahiden de dünya be..
Çok sevmek çok nefes almak gibi.
Soluğa anlamlar ve biraz belki serpmek.
Zor olacağını bilmek sabra göz kırpar.
Seneler paslı korkuluklarla alakalı biraz.
İçimizdekilerden bahsediyorum,
Çünkü kendimizden çıkamıyoruz en çok.
Birikiyoruz birer birer.
Azdan az , çoktan çok.
Öyle değil işte.
Seni sakladığım yerden hep çok gidecek.
Göğsüm bunca şeyi taşımakla mahmur.
Saati bilmeden beklemek ne zormuş.
Sahiden de dünya be.
Sen ne dersin ?