Beni soracak olursan eğer,
yılın her gününe bin düğüm atılmış gibi günlerim.
'Bir düğümde benden olsun', diyenlerle doldu ipim.
Zararım yok kimseye, yuvarlanıp gidiyoruz işte.
Ziyan edilmiş yüreğimin, kaderiyle uğraşıyorum bugünlerde.
O baki geçer ama haddini aştı hayallerim.
Ne zaman yoklayacak olsam, elimde kalıyor her biri.
Biriktirdiğim ne varsa hepsinden geçtim artık.
Bin hayalden birine bile, nicedir anlam yüklemedim.
Hani olur ya,
belki soracak olursun beni, her gün ölen zerrelerimce, sahipsiz kalmış düşlerim.
Ve bir bir kırıklık olmuş hayallerimin, matemini yaşıyorum şimdilerde.
Eğer bir daha dönme şansım olsaydı o güne, bakarken gördüklerime iki kere anlam yükler, hafızama gayretli anılar bırakırdım, yokladığım zaman acıtmayacak görüntülere ne bir elem ne de bir keder sığdırır anıların adına yalnızca 'çok özledim' koyardım.
Varmaya ikna olmadığım yollara, dikenli teller örmüşler, ne vakit geçmeye niyetlensem önümde acıtan engeller, ardımda ise hiç durmadan kanayan özlemler.
Ne gidene geri gelecek, ne beklediğime değecek.
Ne affedişlerimin bir anlamı olacak, nede sabrımın karşılığı selamete erecek.
Ne özlemin dinecek, yüreğimde, nede hasretimin acısına merhemler sürülecek, ne fedakarlarım görülecek , nede hayalete dönmüş benliğim farkedilecek...
Nice gönüller yapacağım ya da nice gönülsüzlere dert olacak. Boşa koysam dolmayacak, doluya koysam olmayacak!
Hep bir eksik kalır ya insan; içimdeki o boşluk artık hiç tamamlanmayacak.
Değişirler sandım, aslında yerinde sayıyormuş. Kimseye yersiz değer biçmeyeceğim. Değerini göremeyen benden de bir şey beklemesin sevgiyi ve saygıyı karşılıksız tüketmeye niyetim yok, kim bana ne kadar sevgi ve saygı vereceğimi çok iyi bilirim.
İnsanlardan beklemeyi bıraktım.
Kendi değeri olmayanın bana verebileceği birşey de yok.
İyi niyet gösterdikçe, insanların gözünde daha kolay bir hedefe geldik. Kimi gösterdiği iyi niyetten ötürü pişman olmadı. Biz kendi hassasiyetimizi görmezden gelirken, başkaları bizi çökmekte hiç zorlanmadı. Her masumiyetimiz bir başkasının hırsına kurban gitti. "Hayır olmaz " Demeye cesaret bile edemedik, bu yüzden hep aynı yerden incindik. Biz sustukça onların sesi hep daha gür çıkmadı mı? Ne zaman iyilik yapmaya kalksak karşılığı olarak bir suçluluk duygusu almadık mı? İyi niyetin karşılığı sömürü olmamalı, ama ne yazık ki hep öyle oldu.
İnceliği bir erdem sandım, hayatın ağırlığını omuzlarımda taşırken kimseye hissettirmedim, sevdiklerim incinmesin diye. Yıllarca bir çocuk gibi saf kaldım, bir yetişkin gibi sustum, genç yaşta büyük sınavlar gördüm; o yüzden şimdi küçücük sözlere bile tepki veriyorum. Sevmesinler diye değil, incitmesinler diye çekildim.
Şimdiki sevdiklerim, çekildiğim ve sessiz kaldığım için inciniyor. Adalet bu mu? Yüreğim inceydi, kelimelerim keskin olmadı ama anladım ki, siz sadece keskinlikten anlıyorsunuz. Keşke bunu daha erken anlasaydım...
Her yaraya bir merhem aradım, ama en derin yarayı anlaşılmadığım anlarda kendim sardım. İnsan bir süre sonra, seni anlamaya çalışmayanlar aslında hep kendi sesini duymak isteyenlermiş. Sözcüklerin boşa düştüğü, çabaların görmezden gelindiği her an içimde bir duvar daha ördüm. Şimdi o duvarların arkasındayım.
Biliyor musunuz?
Artık kimseye 'beni anla' demiyeceğim çünkü anlaşılmamak değil, görmezden gelinmek asıl yaralayanmış. Hayat doğru olanı ne taşır, ne sever, ne de hatırlar. Yanlışların saltanatı sürerken, doğrular bir kenara itilip yok sayılır. İnsanlar hep işlerine geleni alkışlar, gerçeği duymamak için gözlerini kapatırlar. Doğru olmanın bedeli ağırdır; kimse o yükü taşımaz, herkes kaçmaya çalışır. Yalancılar her zaman daha güçlüdür çünkü yanlış söyledikçe kendilerine yeni yollar açarlar. Doğruların sessizliği hep daha derin olur, çığlıklarını kimse duymaz. Ama doğru söyleyen de sonunda ne yapar? Söyledikçe yalnızlaşır, alınıp yere atılır. Çünkü dünyanın gözleri yalanın parıltısına kördür. Evet, herkes gözleri kapalı yaşar, ama bir gün doğruyu kimse unutamayacak, çünkü yanlışların sonunda gerçekle yüzleşmek zorunda kalacaklar.
Kimi olması gerektiği kadardır hayat, kimi bu kadarı olmaz dedittirir insana, kimi ölçüyü fazla kaçırırsın kimi bir bakarsın kararında.
Kimin de gereğinden en fazlaca bayat.
Kimi hiç durmadan koşar varamaz, kimi parmağını bile kımıldatmaz.
Kimi hep ağlatır hayat, kimini arada güldürür.
Kimi gamsızca dört mevsim yaz, kimi dertliye hep kar, kış, ayaz.
Bir dem elem biraz keder.
Adı üstünde 'hayat' herkese yeter.
Gerçek olmuş ufacık hayalleri gerçekleşmesi mümkün olmayanlarla dahi yaşadığın her gerçeği 'milat' say kendine, 'yeniden' dediğin o başlangıcı...
Önüme çıkan o koskoca kayaları elimin tersi ile itiyorum da bir avuç çakıl taşını yumruk yapıp taşımak yoruyor ağırlığıyla. Okyanusları aşıp denizleri geçiyorum da bir kaşık suda boğuluyorum sanki damla damla.
Ardıma bakmadan dağlar ovalar arşınlanıyorum koşa koşa önündeki bayırı tırmanacak gücü bulamıyorum bir türlü ayaklarım da.
Şarkı oluyorum şiir oluyorum roman oluyorum da, iki harf bir kelime bulamıyorum lugatım da. Bilmiyorum belki de büyük yürek yangınlarına taşıdığım sular yordu beni şimdi mecalsiz dizlerimin ağıtı sanki sessizliğim...
Yalnız olduğunu hissediyorsun. Yaşadığın durumlar ve olaylar karşısında yorulduğunu hissediyorsun ve hatta en sevdiklerin tarafından sürekli imtihan edildin. Yanlarında olmalarını isterken karşında gördün.
Bazen sorunu kendinde bulsanda bazen de onlarda buldun ama hiç bir zaman onları üzmek istemedin fakat her defasında onları ve en çokta kendini üzdün! Bu yüzden bir şeyleri düzelteyim derken daha çok bozduğunun farkında ol! Zamana bırak; duygularını, kendini, hayalerini ve sevdiklerini bazen zaman, her şeyi yerli yerine koyar. Eskisi gibi uzun konuşmuyorum artık; olur diyorum, tamam diyorum, hallederiz diyorum, öyle demişse doğrudur diyorum, uzun uzun anlatmaya kalkışmıyorum artık bir şeyleri. Arkamı dönüp gidiyorum mesela sıkıldığım yerden, eskiden olsa hatır gönül diyerek dururdum saatlerce ama şimdi gerek duymuyorum. Aramalarıma dönmeyenleri komple çıkarıyorum mesela artık hayatımdan, eskiden kesin bir sebebi var diyip kendimce onu iyi göstermeye çalışıyordum gözümde. Beni arayıp sormayanları ben de arayıp sormuyorum artık, eskiden olsa yoğundur herhalde diyip ben arardım mesela. Hasta olduğumda benden bihaber olup kendi hastalığında kıyametler koparanlar oluyor bazen, gülüp geçiyorum, o gün kimse yoktu yanımda diyorum, tek başıma bağıra çağıra, sürüne sürüne tek başıma hallettim diyorum kendimce, sonra terk ediyorum orayı. Bana da ölüm var diyorum artık, eskiden anlamak için sebep arardım, artık aramıyorum. Çıkarı için benimle iletişime geçenlerin listesini yaptım, açmıyorum telefonlarını, konuşmuyorum onlarla, biliyorum belki çok önemlidir o anda o arama ama yapacak bir şey yok, bunun sorumlusu ben değilim. Numara silmezdim eskiden ama artık gözüm bile görmesin diyorum bazı insanlar için, sayıca çokluğun aslında ne kadar yokluğa denk geldiğini çok iyi öğretti hayat. Sevgi konusunu söylemeden geçemeyeceğim bu konuda, tek bir kişiye olan sevgiyi, ilgiyi, bağlılığı, sadakati savunuyorum, seçenekler koymadım hiç, herkesi elimin tersiyle ittim her seferinde, pişmanlık değil bu, bu onurlu bir duruş benim için. O olmazsa diye yedekte biri olsun diye cümle kurmadım hiç. Bir insanla bütün ömrümü geçirebilirim; sade, gösterişsiz bir hayat, kuru kalabalıktan uzak bir hayat yaşayabilirim, yaşarım. Birine ömrümü adayabilirim, adarım. Masallarda olur belki ama bekleyebilirim bir ömür bazı şeyleri ama masalda değiliz ve beklemek için masalda olmak gerekmediğini ispatlayabilirim. Çok şey diyebilirim, aksine çok şey susabilirim ve ben çok kez ölebilirim hiç ölmemiş gibi tekrar.
Uzun bir zamandan sonra tekrardan yaşadığım için ve yeni bir hayat bana bahşedildiği için şükrediyorum. insanlar mutlu olsun diye söylediklerinin yanında yaptıklarından dolayı da çok değer verdiğimden dolayı kalbimin kırılmasının yanında tek başına kaldığımda göz yaşlarım ile dizlerimin üzerine çöküp hıçkırarak ağladığım ve sol tarafımın sanki bir ateş parçası varmış gibi yanması ve nefes almakta zorlandığım ve en sonun da kendi merhametimden şikayet edip isyan ettiğim günler için umarım affedilirim ve kendimi affederim... Meselenin aslında bulunduğun anın tadını çıkarmanın yanında kimseyi kırmamanın, elinde bulunan imkanların kıymetini bilerek hareket edip şükretmenin, kendi inançlarına ve duygularına tıpkı bir annenin yeni doğmuş bir bebeğine bağlı ve sahip çıktığı gibi sahip olman gerektiğinin, senin için doğru olan bir inancın farklı bir alanda ya da kişilerin yanında bulunduğunda inandığın inançtan uzaklaştığını hissetmeyle birlikte kalbinin bunun için huzursuzlandığını fark ettiğin anda her ne kadar o ortama ya da kişiye bağlı olursan ol ya da değer
ver bulunduğun yerden kişiden uzaklaşman gerektiğini uzaklaşamadığında kendi benliğinden uzaklaşacağının bilincine vararak kendini koruman gerektiğini, inancına yanlış olan bir durumun normaleştirmemek gerektiğini, hangi konuda eksik ise o konuda imtihan edileceğimizi, imtihan ile birlikte eski halimizden her ne kadar çok yorgun olsak bile daha çok güçleneceğimizi ve bu yolun sonunda kendi benliğimize döneceğimizi ve en önemlisi hayatın içerisinde hep bir süprizin karşımıza çıkacağını bilmekle birlikte karşımıza çıkan süprizleri görmemiz gerektiğini ve her ne olursa olsun yolun sonunda kendinle vicdanınla ve duyguların ile baş başa kalacağının, yapılan hiç bir iyiliğin ya da iyi niyetin boşuna gitmediğinin farkına varmak gerekir, farkına varmamız gerekir. Benim için yeni bir yolculuk başladı. Bu uzun yolculukta kendimi, duygularımı, benliğimi ve inancımı daha çok korumak ve yaşayacağım olaylar karşısında hissedeceğim tüm duyguların yaşanması gerektiğinin bilincinde olarak hiç bir duygumu bastırmamamın mücadelesini vereceğim. Evet yoruldum ama bu sefer her şey daha farklı olacak...
Şuan daha iyi anlıyorum her şey ben ile ilgili değilmiş. Hayatımda olan olmayan bir çoğu sadece kendi mutluluğu üzerine ve kendi duygularını korumak adına yaşamayı tercih ettikler bu yolda kimi üzdüm ya da kimin kalbini kırdım kesinlikle düşünmezler ta ki hayatında bulunan ve her şeyi Altan alan o insan çıkana kadar ben ne yaptım der ama o zaman o da iyi anlar ki artık her şeyi ile kabul eden biri yok diye... İnsan elindekinin nankörüdür. Elinden kayıp gidince kıymete biner. Bu yüzden hayatını yaşa, eğlen, gül ve her anın tadını çıkarmayı öğren ve öğretmeye kendine çalış!
kimse senden kıymetli değil, kimse senin kadar merhametli değil kendine ve kırılmış olan duygularına sahip çık kıymet bilmeyene teslim etme...
Bazı durumları daha net görmenin verdiği üzüntüler de vardır. Kişi olayın içinde iken her ne kadar net görüyorum dese bile zaman geçtikçe tıpkı suya atılan bir taş, suyun netliğini bulandırıyorsa içine düşmüş bir sevgi de gerçeklerin bulandırmasına neden olmaz mı? Sevginin oluşturduğu bulanıklığının panzehiri zaman ve gözyaşıdır. Her ne kadar sevgi kalbe iyi geldiğini hissettirse de sevgi ile hareket eden bir bulanıklık varsa yolun sonunda netliği görmekle birlikte gönlünün yorulduğuna şahit olacaksın. Her neyi seveceksen sev daha cesur, kararlı ve kalbinle seveceğini göreceksin fakat yolun sonunda da yeni bir sen ile karşılaşacağını da unutma...
Her defasında sevgi uğruna mücadele ettin. Sevdin, anladın, saygı duydun ve her defasında yanında olmaya çalıştın. Kendini ve sevgini anlatmaya çalışırken bile karşında gülerek " Ben seni biliyorum ama ben nankörüm " diyen kişiye karşı halla mi duygularına yenik düşeceksin. Kalk ve kendine odaklan yazık değil mi sana ve duygularına...
Yavaş yavaş kabuleniyorum. Hayat için ve sevdiklerin için ne kadar mücadele edersen et zamanı gelince yaşıyorsun yaşayacağını...
Hayat sana bu kadar merhametli olmamanı, bir kişiye bu kadar bağlı olmaman gerektiğini çok sevsen bile yarı yolda bırakılacağını ya da ne kadar işini seversen sev bir gün kendi isteğin ile bırakman gerektiğini hayat acıyla da olsa yaşatıyor ve sana gösteriyor. Bu yüzden dur artık biraz da kendini yorulan kalbini en çokta kafanda bir türlü susmayan sesleri duyman gerektiğini sana fark ettiriyor. Dur artık, yoruldun biraz dinlen ve biraz kendini düşün kendine biraz merhamet etme zamanı gelmedi mi...? Zorlayarak değil kendiliğinden gelen mutlulukları sende hak ediyorsun bu yüzden biraz kendini sevme zamanı gelmedi mi?
Uğruna savaştığım ne varsa yolun sonunda beni kendimle ve hayal kırıklığına uğramış yüreğim ve umudum ile baş başa kaldım. Yalnızlığı severim fakat sürekli hayatımın her alanında yalnız olmayı hiç istemem ve her defasında kendimi bir yalnızlığın içinde bulurum ne yaparsam yapayım olmadı ve olmamasına şahit oldum sanırım bir şeyleri kabul edip dinlenmek gerekir.
İyi değilim çünkü sürekli herkesi mutlu etmekten kendimden ödün vermekten sırf birileri mutlu olsun diye onların isteklerine karşı hayır diyememekten iyi değilim. Şunu düşünüyorum acaba birileri de bunu benim için düşünüyor mu, mutlu olsun diye kendinden ödün veriyor mu? İsteklerim olsun diye her şeye evet diyor mu? Bunların cevabını tam olarak veremeyebilirim ama şunun cevabını çok iyi verebilirim. Ben sevdiklerim mutlu olsun diye kendimden çok ödün verdim ve en son da hiç bir şey kalmadı bende kendimi kocaman bir hiç gibi hissediyorum...
Zaman geçtikçe şunun farkına vardım. Aslında üzülmemizin ilk nedenlerinden bir tanesi de karşı tarafın davranışlarına verdiğimiz tepkileriymiş. Şaka niyetine kırdılar güldüm geçtim, bir yere davet ettim müsait olmadıklarını söyler anlayışla karşıladım, yanında olmamı istedi hemen kendimi ve isteklerimi erteledim ve yanında oldum sonra zamanı geldiğinde artık düşüncelerim... beynim de taşınamayıp yüreğime ağır gelince anladım ki sırf yanlarında olayım mutlu olsunlar diye ne kadar kendimden verdiğimin farkına vardım bu yüzden karşı tarafı değil değiştirmem gereken tek kişi ben olduğumu anladım kendime ne kadar geç kaldığımı farkına vardım...
Elimden geleni yapmaya çalışıyorum fakat içimde bir yerlerde beni kurtar diyen biri var... Elimden geleni yapmaya çalışırken aslında kurtarılmayı bekleyen yaralı birini yüreğimide hissediyorum. Artık biraz dur benim sesimi duy ve benim sesime sarıl diyen haykırarak seslenen biri var. Bir taraftan bu sesi duyarken bir taraftan da aşırı derecede sakin kalan bir bedenin Içerisinde yaşıyorum. Her duygusal acıya alışmış bir beden ve düşünceler... Yoruldum fakat dinlenmeyi öğrenmenin zamanı geldi hayatım boyunca hep yürüdüm ve yürümeye çalıştım bu sefer de durmayı öğrenmek istiyorum...
Bir sandalyenin üzerine oturmuş kulağında kulaklık ile yaşadığın durumları gerçekten hak ettin mi diye düşünmeye başlıyorsun. Yaralıydın tek başına iyileştiremediğin yaraları sevilmek ve sevmek uğruna bir yolla girdin sonra ne mi oldu var olan yaralarının daha çok derinleştiğinin ve artık kendi kabuğunda yaşamaya tekrardan karar verdin. Yüreği güzel dostum biliyorum iyi değilsin ama şunu asla unutma yanında olmak isteyen bir bahaneyle olur seninle konuşmak isteyen konuşur sen ne kadar kaçsan bile, Kendinle iyileşmeyi öğren.
Anlayamıyorum artık... Kafam ve yüreğim almıyor! Nasıl bir çağa denk geldim bilmiyorum. Biri canını verecek kadar çok sever diğeri nefsine düşecek kadar zayıf, biri yüreğinin kırılacağını bile bile sevmeye devam eder diğeri sevildiğini bilmesine rağmen yüreğinin doyumsuzluğu yüzünden arkadaş olarak konuşuyorum diye diye farklı seçenekler bulundurur kendi yüreğinde artık anlayamıyorum... Ne benim yüreğim ne de benim yorulan bedenim bunu kaldıramıyor! Ben bu çağa ait hissedemiyorum... Fakat şunu çok iyi anladım bazı kişiler gerçekten sevilmeyi ve yanlarında durulmayı hak etmiyorlar...
Acıyorum artık onlara mi yoksa yorulan yüreğime mi?
Eskiden herkesi sevebileceğime, her insana saygı duyabileceğime inanırdım. Her insanı iyi olarak görüp iyi olmaya çalışırdım. Kırk yerimden bıçaklasalar bile tek iyi bir davranışıyla affederdim. Bunca iyi niyetimin yanında aslında her insanı sevmemem ve saygı duymamam gerektiğini öğrettiler. Her insanı sevmek ve saygı duymak için özelikle de iyi yönlerini ortaya çıkarmak için mücadele etmeyeceğim çünkü insanların bir çoğu sevgi ve saygıyı hak etmiyorlar herkesin benim gibi olmadığını yine öğrendim. Sevgi ve saygı layık olana güzeldir. Her insan bunu hak etmiyor...
Nefesin daralıyor biliyorum her defasında mutlu olduğunu hissediyorsun fakat yolun ortasına geldiğinde göğsünün sıkıştığının farkına varıyorsun çünkü mutlu olayım derken bile kendinden ve duygularından uzaklaştığının farkında bile olmuyorsun ta ki göğsüne sebepsizce bir daralma gelene kadar o zaman duruyorsun ve ne kadar kendini ihmal ettiğinin farkına varıyorsun... Evet yoruldun şimdi dur ve yorulan yüreğini dinle nerede kendini ve duygularını görmezden geldin ve buna engel olan neydi... Yüreği güzel dostum bu sefer çok koştun biraz dinlenme zamanı gelmedi mi?
Evet gün bitti ve tek başına oturduğun ve tüm gün boyunca ne çok duruma göz yumduğun, duygularını göz ardı ettiğin ve bunun yanında göz ardı ettiğin duyguların senin olmasına rağmen duygularını hissedemediğin ve sürekli kendinden ve yorulmuş olan ruhundan kaçmak için bir işe koyuldun! Çünkü kendin yakalanmaktan korktun ve en sonunda da kendine ve içinde yaralanmış olan çocuğa yakalandın... Daha ne kadar yaralı ve yorulmuş olan tarafından kaçacaksın! Herkesi anlamak ve dinlenmek için can çekişiyorsun çünkü karşındaki kişinin yaralı olan tarafını iyileştirmek istiyorsun fakat aynı şekilde birinin de sana el uzatmasını ve yaralarını iyileştirmesini bekliyorsun fakat bundan ve bu düşünceden vazgeçmenin zamanı gelmedi mi? Tek kurtarıcın sensin ve senmişsin gibi hareket etmezsen içindeki yaralı çocuk ve duyguların ölecek... Kendi yaralarını sarmak için kendine bir şans ver...
İNSANI ÇARESİZ BIRAKAN DUYULMAMASI EN ÇOK DA, BURDAYIM DİYE BAĞIRMASI AMA GÖRÜLMEMESİ VE INSANI EN ÇOK KIRAN ŞEY ÇARESİZ BIRAKANA GİTMEK İSTEYİP DE O ÇARENİN SANA TÜM KAPILARI KAPATMIŞ OLMASI. AÇILIR MI DİYE SORUNCA İNSAN KENDİNE, ALLAH VAR DİYİP SUSUYORSUN UZUN UZUN ÖYLECE. TESLİM OLUYORSUN SONRA, DAHA GÜZEL SONRALARI BEKLİYORSUN.