Bana yaşattığını yaşamadan sakın ölme!
Her ihaneti, her acıyı, her ihaneti iliklerine kadar hisset.
Diken üstünde yürüdün, yalanlarla beslendin,
Ama hâlâ gerçeğin yüzüne bakmaya cesaretin yok.
Acı, sana dost değil, öğretmendir;
Öfke, sana düşman değil, aynandır.
Kırılan kalbin her parçası bir harf yazar öyküne:
“Ben yaşadım, gördüm, kanadım, düştüm.”
Sakın kaçma, sakın gömülme sessizliğe,
Sessizlik ölümün çağrısıdır, ama yaşamın tokadını almadıkça
Hiçbir mezar sana huzur vermez.
İçindeki yangını hisset, kavrul, küle dön,
Ve yeniden doğ ki senin ateşin başkasını yakabilsin.
Bana yaşattığını yaşamadan ölme!
Sevgiyle aldatıldın mı, nefretle dövüldün mü,
Bütün gerçekleri kanınla, gözyaşınla, nefesinle tad.
Ölüm aceleci, ama yaşam acımasızdır;
Bunu bil, hisset, ve varlığınla hesaplaş.
Sonra, dimdik dur, cesur ve çiğnenmemiş,
Çünkü hayat sana ders vermediyse,
Ölüm bile seni öğrenmeyecek.