Uyandığımda yatağın yarısı boştu. "Yine erkenden kalkmış," diye geçirdim içimden. O hep böyleydi zaten... Şafak sökmeden kalkar, o mübarek elleriyle dua dua yalvarırdı Rabb'ine. Ama o sabah, içimi anlatılmaz bir huzursuzluk kapladı.
Salona doğru ilerlerken ayaklarım titriyordu. Kapıyı araladığımda gördüğüm manzara karşısında yüreğim durdu. Seher'im, secdede öyle güzel uyuyordu ki... Alnı serin mermere değmiş, elleri açık, dudaklarında hafif bir tebessüm... "Seher'im, uyan..." dedim, sesim kısılarak.
Ama uyanmadı.
Yanına çöktüm, o ılık bedenine dokunduğumda anladım. Rabb'im en sevdiği kullarından birini, tam da O'na en yakın olduğu anda almıştı. Secdede, dua ederken... Gözyaşlarım, onun kapanmayan göz kapaklarına damladı.
Şimdi her sabah uyandığımda, o boş yere elimi uzatıyorum. Mislina "Anne nerede?" diye sordukça, kelimeler boğazımda düğümleniyor. Seher'im gitti ama... O son secdedeki huzuru, şimdi benim kalbimde kanayan bir yara.
Allah'ım, beni böyle alsan ya..." diyorum bazen. Secdede, tam da O'na en yakın olduğum anda... Tıpkı benim Seher'im gibi...