Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Şem ile Pervane - Sözümoki
17 Ekim 2018, Çarşamba 16:50 · 1095 Okunma

Şem ile Pervane




Şem ile Pervane'nin Hikayesi

Şem ile Pervanenin hikayesini bilir misiniz? Benim en sevdiğim, en kendi halinde ve hüzünlü aşk hikayesidir. Bilenler hafızalarını tazelesin, bilmeyenlerse bir de benim gözümden aşkın büyülü dünyasına kısacık bir yolculuğa çıksın şimdi…
Bu hikaye, Şem (Mum) ile O’na kör kütük aşık olan Pervane’nin (Kelebek) hikayesidir. Özellikle yazın her akşam gözlerimizin önünde aşklarını yaşarlar. Her gece bir aşık, sevgilisine olan tutkusu için kendini sevgilinin ışığına bırakarak ruhunu teslim eder. Hani şu avizelerin içinde biriken minik kelebekler var ya, onlardan bahsediyorum. Kısacık ömürlerine kocaman bir aşkı sığdıran kelebeklerden….Aşka karşı koyamadıkları için kendilerini O’nun dibinde sonsuzluğa bırakan kelebeklerden…
Hikaye şöyle, Şem görkemli, dimdik duran karşı konulmaz bir sevgiliyi temsil eder. Kendinden asla ödün vermez… İçindeki can fitili ateşini her daim taze tutar… Aşk için yanar… Aşk için söner en sonunda… Aşkı o kadar kuvvetlidir ki, bu yücelikle etrafa ışık saçar… Karanlığın içinde asilce ışığını yayar. Derken bir gün, bir pervane aradığı ışığın izini bulur. Aşkla uçar Şem’e doğru… Kanatlarının rüzgarı Şem’in aşk ışığını titretir… Pervane önce hayranlıkla uzaktan uzaktan döner Şem’in etrafında… Henüz kanatları alevin tadına erişmemiştir. Etrafında aşkla çırpar kanatlarını… Döner durur öylece bir süre… Sonra, yetmemeye başlar bu mesafenin hissettirdikleri… Biraz daha yaklaşmaya niyetlenir.. Dönmekten asla vazgeçmez… Gitgide alevin sıcaklığını daha çok hissetmeye başlar… Sıcaklığı hissettikçe biraz daha yakınlaşma arzusuna karşı koyamaz… Daha yakın, daha yakın, daha da yakın olmak ister. Artık her dönüşte biraz daha yaklaşır Şem’in aşkına, alevine… Aleve yaklaştıkça can fitiline de yaklaşacağını da umarak çırpar kanatlarını… Şem’e ışık veren, aşk veren ince uzun ipe erişmek, aşkının ibadetidir. Tam da aşkla aleve yaklaşmışken, kanadının ucu alevden nasibini alır aniden… Yanar…! Pervane can acısıyla uzaklaşır Şem’den… Aşkın acı verebileceğini yeni öğrenmiştir… Şaşırır… Uzakta bir yere konar ve Şem’i izler… Acısı birazcık dinmeye başladığında, yeniden aşka uçma tutkusu kaplar ruhunu… Engel olamaz kendine… Bu sefer en yakından başlar Şem’in etrafında dönmeye… Öncekinden farklı olarak yeni yerler keşfeder Şem’de… Eriyen mumun çıkarttığı minik topakcıklar gözyaşları misali çevrelemiştir Şem’in vücudunu… Pervane Şem’in gözyaşlarına konup, onlara tutunmayı öğrenir. Böylece Şem’e hem daha yakın nefes alır, hem de daha çok vakit geçirirler birlikte… Pervane yaralıdır, Şem ise ağlamaklı… Günler böyle geçip giderken, Pervane Şem’in tükenmeye başladığını fark eder… Artık ışığı daha az yeri aydınlatır, daha çok göz yaşı biriktirir eteklerinde… Sonun başlangıcını hissetmeye başlar Pervane… Şem’i sona yaklaştıran gözyaşları Pervane’nin aşkla yok olma nedenine dönüşür. Aleve daha yakın, daha şiddetle aşkla çırparak kanatlarını, döner durur Şem’ in etrafında… O’nu kurtaracak bir yol bulamayacağını fark edince acısına ortak olmayı seçer… Alevin etrafında aşkla dönerken, aşkının içindeki can fitiline bırakıverir kendini, aşkını, canını… Usulca Şem’ in gözyaşlarından yarattığı eteğinin üzerine düşüverir cansız bedeni… Bunu fark eden Şem için direnecek bir neden kalmaz artık… Gözyaşlarını Pervane’ye örtü yapar, O’nu aşkıyla sarmalar ve yavaş yavaş üzerine akarak aşklarını sonsuza kadar bir araya getirir… İşte Şem ile Pervane’nin dillere pelesenk, meşhur, sonsuz aşkı yüzyıllardır böylece yaşanır durur… Şekil değiştirerek ama özünden bir şey yitirmeden…


İşte Şem ile Pervane’nin dillere pelesenk, meşhur, sonsuz aşkı yüzyıllardır böylece yaşanır durur… Şekil değiştirerek ama özünden bir şey yitirmeden…
Kalbimizin aşkı yaşamaya başladığını nasıl anlarız? Aşk dediğimiz duygu için neleri göze alabiliriz? Bunu anladığımız noktada başlıyor sanırım, gerçekler… Ve şuna eminim ki aşkın tek gerçeği, hiç bir gerçeği düşünemeyecek hale getirebilmesi insanı… Aynı zamanda korkutması, endişe ettirmesi de beraberinde tabii… Çünkü korktuğumuz, endişelendiğimiz halde engel olamadığımız şeyler aşkın heyecanını pompalıyor kalbimize! Kalbe pompalanan bütün duygular damarlarımızda yolculuğa çıkıyor ve bütün vücudumuzu keşfederek, bizi bütün olarak ele geçiriyor. Bu yüzden elini tutan elin hissini hafızasına kazıyabiliyor aşık…Ufacık bir anıyla yetinebilme duyusu hep yoğun yaşanan bu hisler yüzünden… Bütün vücudu dolaşan aşk, gözlerde parıltı, dudaklarda sebepsizce duran bir tebessüme dönüşüyor…
Aşkın tarifi yok evet, ama her aşkın bir hikayesi var… Aşkı tadanlarımız, kendi tariflerimizi, hikayelerimizle ölçülendirip bir güzel ziyafet çekiyoruz kalbimize…
Aşkın ışığı sizi de çevrenizi de daima aydınlatsın, aşkla kalın siz de…

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
İadeiziyaret konusunu nasıl değerlendiriyorsun?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.