Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
SİYAH SİYAH Beş harf Sınırsız acı Dökülen gözyaşları - Sözümoki
22 Temmuz 2020, Çarşamba 13:45 · 477 Okunma

SİYAH

SİYAH

Beş harf…
Sınırsız acı…
Dökülen gözyaşları…
Hapsolunan zaman…
Arsiyel için siyah hepsini içinde barındıran yegane güçtü.


Acı içinde kıvranırken bildiği yoldan şaşmadı Arsiyel . Adımlarını hızlandırdı. Yağmur tüm şiddetini belli edercesine yağıyordu.Her bir yağmur tanesi toprakla buluşurken gecenin karanlığı onları kendi girdabına sürüklüyordu. Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş,nefesi belli belirsiz geceye izini bırakırken bu sahneye tek tanık dolunaydı. Önce bilmeden gittiği yol şimdi onu asıl amacına çağırıyordu. Loş sokak lambasının altında birden durdu. Ellerine baktığında kan damlaları çoktan kurumaya yüz tutmuştu. Elbisesi ise ellerinden daha beterdi. Yağmur damlaları ellerini bulduğunda tek istediği onlardan kurtulmaktı. Kurtulmak adına hızlı hızlı ellerini ovuşturdu . Ancak zaman kısıtlıydı ve geriye kalan kan izleriyle yoluna devam etmek zorundaydı. Ama hayat ona en büyük acısıyla yaşamayıda öğretmeye yemin etmişti. Adımları onu felakete sürüklerken onun istediği şu an sadece her şeyi unutmaktı. Kalmak onu sadece canından edecekti bunu gayet iyi biliyordu. Bilinmezliğe sürüklenirken geçen zamanın farkında değildi.Gözleri gerçeği bulduğunda ormanda olduğunu anladı. Saçları yağmuru yemiş, kızılımsı tonun daha da koyusuna bulanmıştı.
Buraya daha önce gelmemişti buna emindi . Bilmeden adımları onu buraya sürüklemişti. Şimdi yapayanlız kaldığı bu ormanda ne yapmalıydı? Sorular cevapsızdı . Kalbi sızlarken gece ona yardımcı olmuyordu. Gözbebekleri korkuyla büyümüş gece karasına dahil olmuştu. Yavaş, sessiz bir şekilde ilerlemeli miydi yoksa kaderine razı gelip beklemeli miydi? Nefesini düzenlemeye çalışıp düşünmeye ihtiyacı vardı ama nafileydi. Bilmeden,sormadan,düşünmeden yine bildiğini okuyordu. Koşmaya başladığında hızla geçen ağaçların arasından zamanın onun için aktığından habersizdi.Gözlerini kapatıp kendini teslim etti;
Olanlara,olmayacaklara ,geleceğe,geçmişe .
Gökyüzüne doğru çekildi narin vücudu . Yağmur damlalarından daha hızlıydı şimdi. Gözlerindeki geçmiş şimdiki zamanının hükmündeydi.
“2 SAAT ÖNCE FLASHBACK”
“ Siren seslerinin kafamda allak bullak ettiği anılarımı tekrar düşünmek üzere sadece o anlığına rafa kaldırdım . Adamın söyledikleriyle kendimi toparlamam an meselesi oldu. Haklıydı , şu an benim hatta bizim bu şekilde gözükmemiz olası bir suç teşkil etmekteydi. Adamın bana yardım etmesine bu denli müsaade edeceğim aklıma bile gelmezdi. Ne de olsa tanımadığım birinden yardım kabul edeli uzunca bir zaman olmuştu . Sonuçlarını da gayet iyi görmüştüm Ama şu an bunu düşünüp riske girmeye değmeyecek bir durumdaydım. Hızlı adımlarla karşıdaki apartmana doğru yürüyorken siren seslerinin beni takip ettiğine yemin edebilirdim ama kanıtım yoktu. Arkamı döndüğüm an sanki yakalanacakmışım hissi berbat bir histi. Yanımdaki adamın ise tedirginliği daha da bir farklıydı. Apartman dairesinden girdiğimizde nefes nefese kalmış olan adamın yüzüne baktım . Farklı görünüyordu yani ya da ben öyle hissediyordum . Bu benim kuruntumdu belki de. Neden her şey ve herkesten şüphe eder olmuştum ki? Peki ya Merin , Merin nasıldı? Ahh! Şu an bunu düşünmemeliyim diyerek adama tedirginlikle sormaya başladım.
“Beyefendi iyi gözükmüyorsunuz?”
Adam gözlerini yavaş bir şekilde gözlerime iliştiriken alnındaki su damlacıklarını görmem bir oldu. Neden bu hava da bu kadar terlemişti ki. Akıl kârı değildi. Ya da hastaydı olamaz mıydı? Belki de hastaneye gitmek için yollara dökülmüştü. Adam cümlelerini sakin ve seçerek söyleyebilecekken polis aracının hızla yanımızdan geçmesi bir oldu. Sanırım yırtmıştık . Sanki neyden yırtacaksak . Bu hayat bize en büyük darbeleri vurmaya her zaman yelteniyordu zaten . Adam derin bir histerikle rahatlamış ifadesini yüzüne oturturken benim kolumu aniden çekip kendine yaklaştırdı.
“Beni asla görmedin?”
Ne demeye çalışıyordu ki. Ya da ne anlatmaya. Telaşlı başıma yeni bir telaşı daha mı bulaştırmıştım ben anlamadım ki.Onaylarcasına başımı sallamıştım. Bu ifade beni anladığının kanıtı olacakki dedikten hemen sonra adam kolumu sert bir şekilde bıraktı.İç sesim kendimle mücadele veririken adam apartmanın kapısından hızlıca çıktı. Beni ise sorularımla baş başa bıraktı ki ani hissettiğim bir acıyla feryat ettim.
Kolumu yakan o hissiyatla gözlerimi aşağıya döndürdüğümde gördüğüm tek şey kırmızı bir sıvıydı.
Yakıcı,bir o kadar da asil olan Kandı.”

Arsiyel gözlerini açtığında onu bekleyen bir çift göze denk geldi. Bedeni toprağın üzerindeydi. Ellerini toprakta gezdirdi. Kalkmaya yeltenecekken karşısındaki adam Arsiyel’in kalkmasına izin vermedi.Gözleriyle dikkatle incelediğinde onun kim olduğunu anlaması bir oldu. O , o adamdı. Apartmandaki adam . Ama farklıydı. Gözleri, gözleri kırmızıya bulanmıştı ve o kendi dünyasının koruyucusuydu. Peki nasıl olurdu? Onu tanıyamamıştı,onun burada ne işi vardı?
“Şu an hiçbir parçayı yerine koyamıyorsun değil mi? “
“Ben, ben anlayamıyorum. “
“Sen Arsiyel, kendi zamanına ihanet ettin! Görevini kötüye kullandın şimdi cezan için buradasın!”
Sesi yıkıcıydı. Tüm yaşama hükmeden bir zaman ona şimdi ihanetini hatırlatmaya başlamıştı.Sadece kendinin bildiği değil asılolan geçmiş onun yokoluşuydu.Adam uzun parmaklarını Arsiyel’in üzüerine doğru tuttuğunda Arsiyel’in kendi yaşamı gözler önüne serimek üzere çoktan yola koyulmuştu.

“Arsiyel tüm zamanların tek yok edicisiydi. O her zaman o görevdeydi. Geçmişini,ne yaşadığını asla bilmedi .O ona verilen her bir görevi yerine getirmekle yükümlü bir hizmetkârdı. Soru soramazdı.Tüm hislerden yoksundu. Verilen her görevi layığıyla yerine getirdiği her bir gün ruhu doyumsuzluğa ulaşıyordu. O başarısını ruhuyla taçlandırıyordu. Kızıl rengin hakim olduğu beline uzanan dalgalı saçları ,beyaz tenine dökülürken tanrıça edasındaydı. Gözleri gece karasına yakışır ,uzun ince parmaklarıyla ölümün yegane sahibiydi. Ancak zaman ona beklemediği bir anda son oyununu oynamıştı. En son gittiği evden bir ruhu almak yerine ruhu kendine hapsetmişti. Ona aldanmıştı. Onun zamanına sahip olmak istemişti. O kendi zamanın kurallarını hiçe saymıştı. Her zamanki gibi kendi sırasının gelmesini beklerken önündeki kadından daha fazlasını istedi. Ruhu doyumsuzluğun en had safhasını istiyordu. Onun gibiler için bedenin doyumsuzluğu ruhun yanında soldan sıfır kalırdı. Bir bedene sahip olmak insani duygulara hapsolmaktı, onun yaşamına,zamanına,heyecanına sahip olmaktı. Ancak bilmediği bir şey vardı bu ise onu yaratanların ona olan oyunuydu.Acımasızca bedenine hapsetti kadının tüm benliğini. Ancak hissettiği tek şey acıydı. Ellerine bulaşan kan bir katili anımsattırdı.Gözlerine birkaç kesit geldi.
“Hayır!!!”
Göğsünde duyduğu acıyla dizleri yeri bulmuştu. Arsiyel için ihanetinin en büyüğü buydu belki de.
O geçmişini hatırlamıştı.
O bir zamanlar insandı ve insan iken öldürdüğü kadının bedenini kendine hapsetmişti.
O çektirdiği her bir acının bedelini şimdi ödüyordu.
Hatıraları silikleşirken karşısındaki adamın gözleri şimdi hükmünü yerine getiriyordu.Gözleri Arsiyelin bedenini bulduğunda her bir parçası kum tanesi olacak şekilde ayrılmaya başlamıştı bile.
“Zaman hiçbir ihaneti afetmez Arsiyel . Çünkü bu zaman oyununda kural basittir. Ve yapılanın her zaman bir bedeli vardır.”

" Her oyuncu kendi rakibini mat etmek için ince eliyip sık dokuyarak hamlesini yapar. Oyuncu yaptığı her hamleyle son'a bir adım daha yaklaşır . Ancak her oyunda olduğu gibi bu oyunda da yaptığınız her hamlenin bir bedeli vardır . "

Yazarın diğer paylaşımları;
B...
...
...
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Gördüğün bir eşyayı bize betimleyerek anlat?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.