Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Son Osmanlı Askeri - Sözümoki

Son Osmanlı Askeri

Yıl 1972, o zamanlarda Ahmet isminde genç bir gazeteci vardı. Türkiye’den bir grup insan remi ziyaret sebebiyle İsrail’e gidiyordu. Ahmet de gelişmeleri izlemek için oraya gitmişti. Haziran sıcağı bunaltıyordu. Ahmet için normal bir iş ziyaretiydi dördüncü gününe kadar. Ziyaretin dördüncü gününde tarihi ve turistik yerleri gezmeye çıkmışlardı. Mescid-i aksa’ya gelmişlerdi.

Avlunun kenarında biri Ahmet’in dikkatini çekmişti. Doksan yaşlarında bir adam, kıyafetleri ise ondan daha yaşlı askeri kamuflajdı. O kadar eskiydi ki yamaların üzerinde bile yama vardı. Orada durmuş, üzerine zorla koyulmuş kamburu olmasa bu yaşına rağmen dimdik duracak.

Ahmet çok şaşırmış adamın niye orada hiç kımıldamadan durduğunu merak ediyordu. Kendilerini gezdiren rehbere sordu, rehber ise “Uzun zamandır buraya gelip gidiyorum o adam akşama kadar her gün bekler orda, kimseyle de konuşmaz. Tek yaptığı şey orada beklemek, delinin teki heralde.”. Ahmet “bu sıcakta deli bile beklemez orda” diye düşündü.

Adamın yanına doğru yaklaştı. Adam onun yaklaştığını fark etti ama yine de dönüp bakmadı. Yanına gelip “selamun aleyküm baba” dedi. Çatallanmış titrek bir sesle “aleyküm selam” dedi. Ona neden burada olduğunu sordu. Adamdan hiç beklemediği bir cevap almıştı. Adam “Ben Osmanlı Ordusu, Yirminci Kolordu, Otuz Altıncı Tabur, Sekizinci Bölük, On Birinci Ağır Makineli Tüfek Takımı Komutanı Onbaşı Hasan’ım” dedi, derkende sesindeki titreklik gitmişti. Sonra da anlatmaya devam etti “Bizim bölük Cihan Harbinde Kanal Cephesi’nden İngilizlere saldırdık. Güzelim ordu Kanal’da yenildi. Geri çekilmeye başladık, topraklarımız bir bir elden gidiyordu. Daha sonra İngiliz Kudüs’e dayandı, işgal etmeye başladı. Kudüs’te kalan artçı bölüktük biz.” Osmanlı, düşman girene kadar mübarek belde yağmalanmasın diye oraya artçı bölük bırakırdı. Eskiden bir yeri ele geçiren devlet, asayiş işini yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmazdı. Birde İngilizler Kudüs’ü işgal ettiği zaman halktan çok fazla tepki almamak için küçük bir Osmanlı birliğinin şehirde kalmasını istemiş.

Adam anlatmaya devam etti “elli üç kişiydik. Mütarekeden sonra ordunun terhis edildiğini öğrendik. Başımızda yüzbaşı vardı. İstanbul’a gitmesi gerektiği gitmezse mütareke emrini çiğnemiş olacağını söyledi. İçinizden isteyenlerin memleketine geri dönmesini ama beni dinlerseniz gitmeyin, Kudüs bize Sultan Selim Dedemizden kaldı. Burada kalıp nöbeti devam ettirin, Halkta “Osmanlı gitti bizim halimiz nice olur” demesin. İlk kıblemizi Osmanlı da terk ederse gavura bayram olur. İslam’ın şerefini, Osmanlı’nın şanını ayaklar altına almayın dedi bize. Bizim bölükte yiğitler teker teker rahmetli oldu. Bir ben kaldım buralarda.”

Gözyaşlarına karışan ter, kırış kırış olmuş yüzünde kendi yolunu buluyordu. Sonra Ahmet’e bir kez daha dönüp baktı ve “Sana bir emanetim var oğul, emaneti yerine teslim eder misin?” dedi Ahmet tereddüt dahi etmeden “Kesinlikle” dedi.

Yaşlı adam başladı konuşmaya “Anadolu’ya gittiğinde yolun Tokat’a düşerse buraya bana emanet eden Kolağam Mustafa Kumandanımın yanına git ve ellerinden öp benim için. ‘11. Makineli Takım Komutanı Iğdırlı Onbaşı Hasan O günden beri nöbetine devam etmekte, tekmili tamamdır ve hayır dualarınızı bekliyor’ de. Ahmet ise gözyaşlarını gizlemeye çalışırken birde yaşlı adamın söylediklerini yazmaya çalışıyordu.

Ahmet’in gitmesi gerekiyordu yaşlı adamın elini öptü ve “Allah’a emanet ol” dedi ardından yaşlı adam “Dünya gözüyle ben daha güzelim Anadolumu göremem, sen oraya vardığında tanıdık tanımadık kim varsa herkese selamımı ilet.” dedikten sonra Ahmet arkadaşlarının yanına gitti ve yola çıkmak için otele doğru gittiler. Ahmet rehbere adresini bırakmıştı ve “bu yaşlı adama herhangi bir şey olursa haber ver bana” demişti.

Türkiye’ye dönünce ilk işi sözümü tutmak için Tokat’a gitmek oldu. Askeri kayıtlardan Kolağası Mustafa Efendi’nin izine ulaşmıştı. Evine gittiğinde ise oğlundan çoktan vefat ettiğinin haberini almıştı. Sözünü yerine getirememişti.

Zaman hızla geçti. 1982 yazında yine bir gün ajansa girdi Ahmet. Girdiğinde ona telgraf geldiğini söylediler. Rehber göndermişti bu telgrafı. Aynen bu cümle yazılıydı “ Mescid-i Aksa’yı bekleyen son Osmanlı askeri bugün vefat etti”…

Diğer hikayeler;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
O kadar uğraştım ama boşunaymış dediğin hadise neydi?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.