Gözlerimde biriken yılların izinde,
Adımlarım hep geç kalmış izlerde.
Dönüp baktığım her köşe başında
Bir fırsat kayıp, bir söz suskunluğunda.
Ellerim boş, içim dolu pişmanlıkla,
Söylenmeyen kelimeler, susturulmuş çığlıkla.
Yıllar gitti, zamanı geri çağırmak mümkün mü?
Her yanlış adımın hesabı ruhumda sinsi bir gün mü?
Sevdiğim insanlara geç kalan gülüşler,
Affetmediğim kırgınlıklar, unutamadığım sözler.
Düşlerime düşen gölgeler gibi ağır,
Her “keşke”nin ağırlığı omuzlarımda bir dağlar.
Günahım mı, hatam mı yoksa kaderin oyunu mu?
Bilmiyorum… sadece biliyorum: artık zamanın tonu
Geri gelmez, geri dönmez ne bir adım ne bir söz,
Her pişmanlık, bir yitik şarkı, sessiz bir kış, bir boş göz.
Oysa bir zamanlar hafifti yüreğim,
Gülüp geçerdim hayatın cilvesine,
Ama ihmal ettim her anı, her sevgiyi,
Şimdi yalnızım, kendi gölgemle yüzleşiyorum sessizce.
Ne dediklerim ne yaptıklarım,
Ne ertelediklerim ne unuttuklarım,
Hiçbiri geri gelmez, hepsi birer hüsran,
Son pişmanlık, fayda etmez, sadece öğretir insan.
Öğretir ki zaman, en acımasız öğretmendir,
Öğretir ki sözlerin gecikirse, sessizlik konuşur yerine.
Ve artık biliyorum, gözlerim dolsa da,
Geç kalmışım… son pişmanlık fayda etmez,
Sadece kalbimde bir yara bırakır, derin ve sessiz.