Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Trabzon Beyefendisi VI Eski Duygular, Yeni Umutlar - Sözümoki
12 Mart 2024, Salı 09:25 · 29 Okunma

Trabzon Beyefendisi VI- "Eski Duygular, Yeni Umutlar"

Pusat dışarda, Asiye evin içinde günü bitirmek üzereydiler. Asiye, neredeyse gün boyunca unuttuğu ders notlarına bakmış, pratik yapmıştı.

Pusat, akşam ezanı üzeri duş almak için kendi evine çıkarken, Asiye'nin kapısının önün de durdu.

Asiye'nin markete gitmeye ihtiyacı vardı. Kişisel olarak alması gerekenler vardı. Üstünü giyerek montunu eline aldı.

Toprak'tan araba rica edeceğini düşünerek, kapıyı açması ile Pusat ile karşılaşması bir oldu.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu Asiye. Kimse kapısının önün de bir adet Pusat beklemezdi herhalde.

"Yok bir şey. Sen hayırdır?" diye sordu, kafasıyla üstünü işaret ederken Pusat.

"Markete gitmem gerek, Toprak'tan arabasını isteyeceğim" dedi Asiye. Birden düşününce bu aileden çok şey istediğini fark etmişti.

Pusat gülerek, "O virajdan tek başına geçebilecek misin?" diye sordu.

Asiye'nin korkusu bariz belli oluyordu. O yolun genişletilmesi lazımdı. Pusat'a verecek bir cevabı olmadığını fark etti.

Pusat, "Tütün almaya gideceğim, markete bırakırım seni. Ama..." diyerek işaret parmağını Asiye'ye doğru sallayarak, "... aradığım gibi dışarıya çıkacaksın. Beklemem" diyerek kendi katına çıktı.

Asiye, cevap vermeden merdivenlere oturarak, Pusat'ı beklemeye başladı.

Üstünü giyen Pusat, evden çıkacakken duvar dibinde ki gemiyi gördü. Yapılması zaten zorken Pusat'ın sinirle fırlatması ile imkansıza dönmüştü.

Duvar dibine çökerek kırık parçaları toplamaya başladı. "İşte öfkeyle kalktın zarar vermeden oturmadın Pusat, aferin oğlum aferin. Sen bu kafayla devam et" diye kendi kendini azarlarken topladığı parçaları çöpe atmıştı.

Aşağıya inip Asiye'ye kazandığını söyleyecekti.

Merdivenlerin başında oturan Asiye'nin yanına giderek, "Neden burada yerde oturdun ki? Araba açıktı" diye sorunca Asiye şaka ile gülerek, "İddaayı kazanınca sana ne yaptırsam diye düşünüyordum" dedi.

Pusat az önce kazandığını söylemeyi mi düşünmüştü? Asiye'ye yaklaşarak "Boşuna düşünüyorsun kaybetmeye niyetim yok. Ayrıca çekeceğin cezayı düşün sen" diyerek merdivenleri inmeye devam etti.

Bu kız tahmin ettiğinden de güçlüydü. Ve Pusat güçlü rakiplere bayılırdı. Lâkin karşısında ki bir kadındı. Ve kadınların beyinleri farklı çalışırdı, bunun için 100 hamle düşünüp en sağlam olan 1 hamleyi oynamalıydı.

Asiye ise aldığı cevapla mutlu olmuştu. Hissediyordu bu adamın pes etmeyeceğini. Maket gemiyi halledeceği gibi gerçek gemiyi de tekrar sürecekti Karadeniz'e.

Asiye arabaya binerek, "Numaranı verir misin?" diyerek telefonu çıkarttı.

Pusat numarasını söyledikten sonra, Asiye'ye dönerek, "Bak bey falan yazma!" dedi.

Halbu ki Asiye çoktan 'Trabzon Beyefendisi!' diye kaydetmişti. Gülerek cevap vermemeyi seçti.

Pusat kendi telefonunu uzatarak, "Şimdi kendini çaldır ve kaydet" diyerek yola çıkmıştı.

Asiye telefonu eline alarak açtı. Tuş kilidi yoktu. Neden koymamıştı? İsteyen birisi kolaylıkla bakabilirdi.

Asiye, numarayı kaydettikten sonra yan gözle Pusat'a baktı. Yola odaklanmıştı. İçinde ki şeytanı susturmaya çalışsa da, şeytan insafsızca 'Bakmalısın' diye fısıldıyordu.

Hızlıca rehberine girdiğin de 63 kişi olduğunu fark etti. Hızlı bir şekil de göz attığın da genel de isimlerin başın da; teyzem, dayım, halamın oğlu gibi ünvanlar olduğunu gördü.

Tek bir kişi de ünvan yoktu ve soy adıyla kaydedilmişti. Sevda Demir.

Pusat kafasına Asiye'ye çevirip, "Neyi yapamadın?" diye sorunca Asiye panikle son sekmeleri silerek, "Kendimi kaydettim işte" diyerek telefonu Pusat'a vermişti.

Marketin önün de inen Asiye camı açan Pusat'a eğilerek baktı.

"Al şifresi 6161" diyerek kartı uzatmıştı Pusat. "Teşekkür ederim. Kendi kartım var" deyince Pusat, "Al dedim misafirin sen" diye cevaplamıştı Pusat.

Asiye sabah ki Pusat'ın taklidini yaparak, "Oğlum ne misafiri, evden sayılırım ben" diyerek gülmeye başlamıştı.

Pusat ne kadar kendini sıkmaya çalışsa da güldüğü belliydi. Asiye telefonu göstererek, "Aradığın gibi buraya geleceğim" diyerek el salladı.

Pusat'da başını sallayınca Asiye markete girmişti.

Pusat yola çıkınca aklın da tek bir şey vardı. Asiye'nin gülüşü. "Yok oğlum, bu sefer kanmayacaksın yalancı gülüşlere. Gelip gidici hevesleri unut. Kimsenin canını yakma!" diyerek kendini telkin etmeye çalışıyordu.

Asiye ise aklına gelen Pusat'ın tebessümü ile daha da mutlu oluyordu. Sebebini oda bilmiyordu. Bildiği tek şey en kısa süre de Aleyna ile konuşmalıydı.

Özel ihtiyaçlarını alarak kasaya doğru giderken dikkatini temizlik malzemeleri çekmişti. Geriye doğru yürüyerek, reyonun önünde durdu.

Gülerek telefonunu çıkartarak, Google'dan 'Metalde ki sprey boya nasıl çıkar?' konulu küçük çaplı araştırmasını yapmıştı.

Ve bulduğu sonuç ile tekel bayiye gitmesi gerektiğini anlamıştı.

İşi bitmişti ama Pusat hala aramamıştı. Marketi tekrar gezmeye karar vererek en başa gitti.

Pusat tütün almak için Şerif'in dükkânına girmişti. Şerif'le sohbet ederken söz sonuna doğru Şerif, "Usta yanlış anlama ama ben bir şey duydum" dedi.

Pusat elinde ki kağıt makaronları masaya bırakarak, "Ne duydun?" diye sordu.

Bu kadar kötü olay olmuşken bir yenisini daha kaldıramazdı.

"Yenge memlekete dönecek-" diyen Şerif'in sözünü Pusat bölmüştü. "Yenge falan değil Şerif. Artık 22 yaşında ki çocuklar değiliz. O sadece bacım. Senin nasıl bacınsa benim de bacım" diyerek poşeti eline aldı.

Hesabı ödedikten sonra, arabasına bindi. Aklında ki tek soru ise bi durumu Asiye duysa, ona nasıl anlatacağıydı.

"Kendine gel oğlum bak saçma salak düşünüyorsun. Birisi Emanet Asiye diğeri komşu Halil'in kızı. Kimseye bir şey açıklamayacaksın geçmiş geçmişte kaldı" diyerek arabayı çalıştırarak markete sürdü.

Marketin önüne gelince aramak için telefonu çıkartarak rehbere baktı. Kendini 'Asiye' olarak kaydetmemişti. Aşağıya doğru inerken iki isimi alt alta görmüştü. İlkim Akçay ve altın da Sevda Demir.

Düşünmesi gereken bir şey yoktu. Yıllardır yapması gerekeni yaparak Sevda'nın numarasını sildi, çok bile durmuştu. Asiye'yi ise 'Emanet' diye kaydederek, arabadan indi. Asiye'nin payına gitmeyi tercih etmişti.

Markete girdiği gibi az ilerde çikolata raflarına bakan Asiye'yi görerek yanına gitti.

"Kendini İlkim diye kaydetmişsin" diyince Asiye korku ile yerin de zıplamıştı.

Elindekiler yere düşerken hızlı hızlı eğilerek, "Neden içeriye geldin? Aramadın hem" diyince Pusat'da yere eğilerek Asiye'ye yardım etti.

Asiye ayağa kalkınca Pusat'da kalkarak "Alacaklarım var ayrıca..." diyerek Asiye'yi omuzlarından önüne çekerek kasaya doğru yürütmeye başladı.

"... kadınları özel günlerinden dolayı yargılayacak kadar geri kafalı ve yobaz değilim" diyerek rastgele bir diş macunu aldı.

Kasa'ya geldiklerinde Asiye Pusat'a bakmadan "Önce sen geç" deyince Pusat, Asiye'nin elindekileri alarak, hepsini bantın üzerine bırakmıştı.

Pusat hesabı ödedikten sonra market poşetini eline alarak, "Hayde daa" diyerek kapıyı gösterdi.

Asiye nasıl tepki vermesi gerektiğini bilmiyordu. Temel özel eşyalarını Pusat Gürmanoğlu taşıyordu.

Hızlıca arabaya binerek kemerini taktı. Pusat'da arabaya binerek elinde ki poşeti arkaya koydu.

"Evet herşey tamamsa akşam yemeğine yetişelim artık" diyerek yola çıktı. Asiye daha adamın yüzüne bakamazken bir de tekel bayi konusunu hiç açamazdı.

Pusat'ın düşünceleri iyice çekilmez oluyordu. Asiye Pusat'ın burada bir saygısı olduğunu düşünerek yanın da yaptıklarına dikkat ederken, Sevda bütün köyün ortasın da onu istemediğini ve yakasını bırakması gerektiğini söylemişti.

Asiye sınıf ayrımı yapmazken, Sevda liman için 'O kadar işçinin için de benim ne işim var' diyerek kendini üstün görmüştü.

Pusat kafasını ikiye sallayınca Asiye bir şey olduğunu anlayarak, "Bir sorun mu var?" diye sordu.

Pusat kafasını hayır anlamın da sallarken, Asiye "Eğer düşündüğün az önce ki olaysa ben özür dilerim" diyince Pusat arabayı durdurarak Asiye'ye döndü.

"Dileme! Her şeyde özür dileme. Düşündüğüm şeyin az önce ki konu ile alakası yok. 2 tane kız kardeşim var ve onlarla da markete gidiyorum. Bir erkek çocuğu sünnet olduğun da bütün köy duyuyor da bir kız, genç kız olduğun da neden utanılıyor? Bir çoğu senin gibi düşünüyor çünkü. Bunlar bizim elimiz de olan şeyler değil. Sen erkek olabilirdin, ben kadın olabilirdim. Yüce Allah'ın işine karışılmaz. Hatta kendinle ve bu durumla utanmak yerine gurur duy. Çünkü utandığınız şeyin sayendesin, dünyaya yeni dünyalar getirip bir çok erkeğin anlamayacağı ve tatmayacağı duyguyu tadıp anne oluyorsunuz. Durumundan hiç bir zaman utanma" diyerek Asiye'nin rahatlamasını sağlamıştı.

Asiye, Pusat'ın söylediklerini ince bir tebessümle dinlemişti. Bu Trabzon Beyefendisi'nden böyle laflar beklemediği belliydi.

"Teşekkür ederim" diyerek güldü Asiye. Pusat ise bir şey fark etmişti ki, galiba bu gülüşe alışıyordu.

Ortamı Pusat'ın çalan telefonu bozmuştu. Pusat telefona bakınca Torak'ın aradığını gördü.

"Efendim" dedi. Asiye ile göz göze bakıyordu.

"Abi şimdi sana bir şey söyleyeceğim ama hemen sinirlenme olur mu?" diye sorunca Pusat telefona baktı.

"Doğru söyleyin lan bu ay hanginiz sadaka vermedi de bir türlü başımız beladan eksilmiyor. De yine ne oldu?" diye sorunca Asiye gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.

"Şey Lodos kapıyı açık bırakmış koyunlar kaçmış. Abim dağa gitti ben de Ahmet amcanın evine doğru gidiyorum sen de Gulle tarafına baksana" diyince Pusat, "Ben diyorum size keselim bunları diye. Kapat" diyerek telefonu kapatarak, arabayı çalıştırdı.

Belli bir mesafe gittikten sonra arabayı durdurarak Asiye'ye döndü. "Arabada mı durursun eve mi gidersin?" diye sorunca Asiye hiç düşünmeden "Senle gelirim" dedi.

Pusat torpido gözünden silahını alarak beline koymayı ihmal etmemişti. Anlamsızca Asiye'ye bakarken, Asiye açıklama gereği duymuştu. "Arabada korkarım, eve de o yoldan gidemem tek şık senle gelmek oluyor"

Peki gerçekten öyle miydi? Asiye korktuğu için mi Pusat'la gitmek istiyordu yoksa başka bir sebibi mi vardı?

Ya da o başka sebep 2 gündür tanıdığı adam için doğru bir düşünce miydi? Asiye her şeyi yaşayarak görecekti.

Pusat bir şey demeden arabadan inince Asiye'de arabadan inerek Pusat'ın arkasından gitti.

Pusat, "Oraya basma, görmüyor musun dikenleri?" diyerek Asiye'yi uyarmıştı.

"Bana bağırma seni zor görüyorum dikenleri nerden göreceğim!" diye kendini savunan Asiye, arkadan Pusat'ın ceketini tutarak orayı geçmişti.

"Bana çemkirme!" diye tıslayan Pusat'a ses etmemişti Asiye.

"Bir şey soracağım?" diyen Asiye'ye Pusat, "Sırgan var önüne bak!" deyince Asiye geçerek, "Sırgan ne?" diye sormuştu.

"Ot da gızım yakay hani" demişti. Asiye gülerek, "Ha ısırgan otu ondan mı bahsediyorsun" diyince Pusat durarak arkasına döndü.

"Ne fark eder? Ha sırgan ha ısırgan?" dedi Pusat. Asiye ağzına fermuar çeker gibi yaparak, bir şey demedi.

Pusat yola devam ederken, Asiye yine dayanamayarak, "Koyunları burda nasıl bulacağız? Çok karanlık" deyince, Pusat gülerek yola devam etti.

"Sen hiç koyun gördün mü?" diye sordu Pusat. Asiye durarak, "Abartma istersen gördüm tabiki. Çiftlikte çok var" dedi, alınmış bir şekilde.

Artık düz yerler bitmiş bayır çıkarken Asiye'nin ayakları birbirine dolanıyordu. 2 kere düşecekken Pusat tutmuştu.

"Koyunları çağırsana bir" diyen Pusat ile Asiye anlamazca "Ne?" demişti. Pusat, Asiye'yi önüne alarak "Bir bağır bakalım nerdeler" deyince, Asiye "Niye benle dalga geçiyorsun. Buralı olmadığım için, bunları bilmediğim için beni suçlamayı bırak!" demişti.

"Ne dalgası gızım. Koyun çağıracaksın işte. Ben kimseyle dalga geçmem. Hele bir kadınla asla!" diyerek Asiye'yi yine kolundan tutup çekmişti.

"Tamam çağırayım" diyerek sessizce bağırdı. "Koyunlar nerdesiniz bu saatte ya hadi gelin. Bak eve gideceğiz" demişti.

Pusat gülmemeye çalışırken, "Ne yapıyorsun?" diye sormuştu. Asiye ona dönerek, "Koyun çağırıyorum" dedi sinirle.

"Bak öyle çağırılmaz..." diyen Pusat fındıklığa dönerek, "... kelik kelik kelik" diye bağırmaya başlamıştı.

"Ne yapıyorsun? Bağırma milleti rahatsız ediyorsun! Pusat dursana!" diye sessizce Pusat'ı azarlamıştı.

"Bak Trabzon'dayız ve koyunlar kaybolmuş. Bunlar çok normal şeyler tamam mı?" diye sorunca Pusat, Asiye zamanla buraya alışacağını fark etmişti.

Asiye düşündü. Bırakın 2 ayı 2 gün önce birisi ona 'Trabzon da koyun arayacaksın' dese güler geçerdi. Şimdi ise 5-6 koyun için nerelerde geziyordu.

Pusat bu sefer, "Karaçal çal çal çal" diye bağırmıştı.

Asiye Pusat'a bakarak "Neden isimleri o kadar değişik?" diye sordu.

Pusat fındık dalının altından geçerken, "İsimleri değil onlar. Hani boyunların da boncuklu çanlar varya onların isimleri" diye açıklama yapmıştı.

Asiye tekrar Pusat'ı tutarken, "Anlamadım neden çanların isimlerine cevap versinler ki?" diye sorunca, Pusat 'Bu kızın çok yolu var' diye kendi kendine düşünmüştü.

"Hani birisine takma isim takarsın da, onu benimser ya öyle düşün" diye ikinci açıklamasını da yapmıştı Pusat.

Asiye gülerek "Ha anladım benim sana Trabzon Bey- Aaaaa" Asiye'nin sözü yarı da kesilmişti ve bütün Trabzon Asiye'nin acı haykırışını dinlemişti.

"Asiyeee" diye gürleyen Pusat, ne kadar tutmaya çalışsa da kendisi de kaymıştı. Pusat olduğu yere düşerken, Asiye yuvarlanmış.

Pusat kısa bir zaman da toparlanıp, ayağa kalkarak, Asiye'nin yanına inmişti.

Korku. Pusat Gürmanoğlu'nun şuan için yaşadığı tek şey, iliklerine kadar hissettiği tek şey korkuydu.

"Asiye! Gızım ses versene! Emanet!" diye seslenerek yüz üstü yatan Asiye'nin yanına çöktü. Onu döndürecekken, "Hayır dokunma!" demişti Asiye acı için de.

Pusat telefonun flaşını açarak, Asiye'nin yüzüne tuttu. Yüzünü örten saçları ileri iterek yüzünü açtı.

"Asiye bana bak bakayım" derken, Asiye'nin göz yaşını silmişti.

Asiye çatallaşan sesi ile, "Bir şey yok sadece sağ bacağımın üstüne düştüm. Eve kadar yardım eder misin?" diye sorunca, Pusat hiç düşünmeden "Hastaneye gidiyoruz" demişti.

"Hayır lütfen iyiyim" diyen Asiye'ye sesini yükselterek, "Saçmalama ne iyisi şu haline bak" diyerek telefondan Toprak'ı aramak için rehbere girdi.

Asiye, Pusat'ın elini tutarak "Gerçekten iyiyim bir şey olursa seni ararım, koyunları bulda eve gidelim" demişti.

"Haşimdi tek derdim koyunlar mı sence? Dellendirme beni" diyen Pusat'a, Asiye gülerek, "Delisin sen zaten" demişti.

"Pusat nolii" diye bağırmıştı birisi. "Düştüm Alisan yok bir şey" deyince Ali İhsan bu sefer, "Ee biz gız sesi duyduk" dedi.

Pusat sinirle "Fındılığa gız getirdim" demişti. Sabrının tükendiği sesinden belliydi.

Ali İhsan, "La sizin samanlık doluysa yaylaya gidin da oğlum" demişti. Pusat sabrının sonuna geldiğini fark edince, "Alisan vururum seni ha gir evine deli etma beni" diye bağırmıştı.

"İyi ha demirım bir şey. Sizin koyunları da Murat bulmuş getiriyor ha aramayın boşuna" deyince Pusat "La şerefsiz bu haşimdi mi denir" demişti.

Ali İhsan bir şey demeden eve girerken, Pusat evi arayıp haberi vermişti.

Asiye'ye dönen Pusat, yavaşça kucağına alarak ayağa kalktı. "Yürürdüm" diyen Asiye'ye, "Ayağa kalkamıyorsun nasıl yürüyeceksin?" diyerek susturmuştu.

Fındıklığın içinden geçerken Asiye, "Araba orada değil ki" demişti. "Burda patika var direk eve geçeceğiz" diyerek yürümeye devam etmişti Pusat.

Asiye'nin ağrısı azalacağı yerde daha da artıyordu. "Bak hala ağlıyor bir de sorsan yürürdü. Gel inat etma hastaneye gidelim da gızım" diyince Asiye, Pusat'ı taklit ederek, "Yok bir şeyim da" demişti. Gülmeye çalışıyordu, ne kadar becerdiği bilinmezdi tabi.

Yarım saatin sonun da eve gelince, Nehir koşarak gelmişti. "Abi ne oldu?" diye sorunca, "Yuvarlandı. 6-7 sıra aşa" diye açıklama yapmıştı kısaca Pusat.

"E niye eve geldiniz. Hastaneye niye getirmedin" diye sorunca, Pusat "He tek akıllı sendin da benim aklıma gelmedi. İstemedi" diye bağırınca Nehir bir şey dememişti.

Fatma hanım, Pusat'ın kucağında ki Asiye'nin yanına gelerek, "Hangi ayağun?" diye sordu.

"Ayağım değil sağ bacağım" diye cevap verdi. Fatma hanım sağ bacağını sıkarak yukarıya doğru gelmeye başladı.

Sağ kalçasını sıkınca, Asiye acı bir şekil de bağırmıştı. Asiye kendini daha fazla sıkamazken çoktan ağlamaya başlamıştı bile.

Fatma hanım yüzünü silerek, "Ağlama yavri, Pusat gızı hekime getir, galçası çıkmış" diyerek eve doğru yürüdü.

Pusat, şaşkınlık ile ağlayan kıza bakarken, soğukkanlı olmaya çalışarak, "Toprak arabanı aç. Nehir sen de Asiye'nin kimliğini getir" diyerek Toprak'ın arabasına yürüdü.

"Cüzdanım senin araban da" diyen Asiye'ye Pusat bir şey demedi. Toprak'ın açtığı kapıdan, Asiye'yi sol tarafa eğimli yatırarak, kapıyı kapattı.

Toprağın elinden anahtarı alarak diğer tarafa geçti. "Ben de geleyim mi?" diyen Nehir'e cevap vermedi Pusat.

Balkondan bakan Emine yanında ki küçük görümcesi Irmak'a "Bunlar olur ha" demişti. Irmak gülerek bir şey demeden içeriye babaannesinin yanına gitti.

Gülerek göz kırptı. "Sen hayırdır Fatma Sultan, niye kıza yardım etmedin de hastaneye yolladın? Benim kolum ne zaman çıksa sen takarsın" diyince Fatma hanım yazmasını düzeltirken cevap vermişti.

"İrmak gızım eşeğu suya geturmezsen nerden bilecek derenun yeruni. Abin zati az akılliysa anlar napacani"

Fatma hanım da Emine ve Aleyna gibi düşünüyordu. En azından Asiye'nin torununu, o kara cadıdan daha mutlu edeceğine emindi.

Arabaya binen Pusat ile, Asiye "Kemerimi takar mısın uzanamıyorum?" dedi. Asiye'ye bir şey demeden uzanıp kemeri çekti Pusat. Asiye'nin yüzünü daha net görünce ağladığını fark etti.

Kıvırcık saçlarını geriye atarak yanağını yavaşça sildi. "Ağlama da gızım. Özür dilerim koruyamadım seni. Korkmada bir şey de olmayacak" demişti.

Asiye acı bir gülüşle, gözünden yaş süzülürken, "Korkmuyorum ki Trabzon Beyefendisi yanım da" demişti.

Pusat'da bu dediğine tebessüm ederken, Asiye'nin yanağında ki yaşı, kendi eline hapsetmişti.

Kendi kemerini de takan Pusat, arabayı çalıştırarak, önce kendi arabasının yanına gitmişti. Kısa bir süreden sonra Asiye'nin cüzdanından kimliğini alarak kendi cüzdanına koydu.

"Onlar araba da dursun bir de onu unutmayalım hastanede. Merak etme az sonra Toprak almaya gelecek" diye açıklama yapmıştı Asiye'ye.

Tekrar arabaya binerek bu sefer hiç sapmadan şehir hastanesine gelmişti. Araba da tek ses Asiye'nin sessizce acı için de inlemeleriydi.

9 yaşında salıncaktan düştüğünde de kalçası çıkmıştı, o zaman babası vardı yanın da şimdi ise Pusat. Asiye de çok isterdi ağladığın da annesine gitmek. Peki annesi neredeydi?

Asiye hep korkardı. Kendi başını okşamayan, yaralarını sarmayan annesi ya başkasını sevip teselli ediyorsa diye.

"Geldik emanet" diyerek acilin önün de durdu Pusat. Asiye kemerini çözmeye çalışırken, aklına gelen gerçekler ile daha çok ağlıyordu.

Asiye'nin kapısını açan Pusat, "Az daha dayan" diyerek Asiye'yi kucağına aldı.

Asiye kolunu, Pusat'ın omzuna atarak başını omzuna koydu. "Ağlamıyorum kendileri akıyorlar" diyince, Pusat gülerek ayağı ile araba kapısını kapattı.

"Yalan bile söyleyemiyorsun" diyerek acilin kapısından içeriye hızlı adımlarlar girdi. Karşısında gördüğü kişi ile artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını anlamıştı.

Kucağın da Asiye, karşısın da Sevda ile acilin ortasın da durmuştu Pusat, ne yapacağını çok iyi biliyordu.

Hesap vermesi gereken kimse yoktu, açıklama yapacaktı sadece.

Peki bu açıklama emaneti Asiye'ye mi olurdu, yoksa ilk ve gençlik aşkı olan Sevda'ya mı?

Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
İnsanları 100 üzerinden puanlansan kime kaç puan verirdin sen dahil?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.