En çokta beni hayata bağlayan taksimde tanıdığım bir dedeyle yaptığım bir muhabetti;
+ İnsan sevmekten yorulur mu dede?
- Yorulur evladım.Hemde öyle bir yorulur ki bir adım atamaz hale gelir kalbi.Öylece durur sevdiğinin karşısında.Yanında değilse de hayalinde yaşatır sevdasını.Alır yanına koynunda saklar hüznünü, dizlerinde büyütür.İnsan sevmekten yorulur, yorulur da yanar, aşkından kor olur.
⠀
+ Sevmek insanı yoruyorsa, acı veriyorsa, insanlar neden sevmekten vazgeçmiyor dede?
- Sevda ateşi insanı yakmaz.Nasıl ki bir buğday tanesi sıcakta yetişiyor un oluyor, fırına geliyor ateşde pişip ekmek oluyor.Nasıl ki toprak güneşi gördükçe yeşeriyor, yeşertiyor.Nasıl ki mum yandıkça, eridikçe ışık veriyor.İnsan da öyledir işte.Sevmişse, gönülden bağlanmışsa karşısındakine, yandıkça biter hamlığı, pişer.İşte insan da o zaman insan olur.
⠀
+ Peki sen hala seviyor musun dede?Hatırlıyor musun hiç eşini ?Geçti mi acısı o yanan kalbinin?
- Ben neneni hiç unutmadım ki hatırlayayım evladım. O gönlümdeki ateş hiç sönmedi ki geçsin. Ben daha pişmedim evladım. Ne zaman ki nenenin yanındaki boş mezarlığa gömersiniz beni, işte o zaman gelip su dökersin, dua edersin söndürürsün içimdeki ateşi. Ne zaman ki ömürlük değil, ölümlük olur benim sevdam, işte o zaman yaşlı adam de sevmiş, pişmiş tam olmuş dersin arkamdan..