Yağmurların ortasında duruyorum.
Kafam estikçe yollara bakıyorum.
Yüzüme vuran saçlarıma bir hayli hoşlanıyorum.
Düşe kalka indiğim çıktığım sokaklara bakıyorum.
Durdukça sessiz kaldığım senelerin izlerine.
Yaşamadığım onca şeye rağmen, ben yaşamışım.
Sabrettiğim kapıların kilitlerini aramışım.
Varmışcasına, ben yaşamışım.
Boğulup battıkça..
Hani olur ya, tepindikçe battığımız denizlerde boğulduğumuz nefessiz kaldığımız dakikakalar.
Hiç bitmeyen o dakikalar..
Durmamışcasına, ben yaşamışım.
Yukarıdan gelen tanemlerin yüzüme düşmesi gibi.
An bir boğulma..
O düşen tane, sildiğimde giden boğulma gibi.
Kurgusuz bir hayatın tam olarak peşinden gidermiş gibi.
Sonrası mı sayın bayım, sonrası hiç son olmayan bir son.
Susarsın ya hani bayım, tadını bilmediğimiz bir suyu kana kana delicesine istersin sırf yaşamak için değil, onu içinde hissedip ona muhtaç olduğun için içersin.
Yaşamamışcasına, içimde ben yaşamışım.
Söyle şimdi bayım!
İçim mi beni bu suların içinde yakıp kavuran?
Yaşamadığım her saniye mi yakıp kavuran?