Baktıkça değişiyor şekiller, kağıda yapılmış rastgele karalamalar oluyor önce, kılcal damarlara dönüşüyor sonra. Düşüncelerim geliyor aklıma. Acaba onlarda böyle karmaşıklar mı diyorum. Nefes alıp izin veriyorum azcık huzur için, arada uçan tek tük kuşlara. Biraz pembe biraz mavi bir hayal pigmenti çıkıyor ortaya. Tuvale bulaşmış bir yağlı boya gibi sergileniyor karşımda. Acaba herkes benim gibi bakıyor mu, farkediyor mu bu güzelliği diye sorguluyorum. İnsanlar yorgun, yere baka baka yürüyorlar. Kaldırımlardaki izmaritleri görüyorlar o sırada. Kimileri hâlâ çalışıyor ekmeğinin peşinde. Arka fondaki Korna sesleri biraz kulak tırmalıyor. Neyse ki anın güzelliğini bozmuyor. Kıpırdamıyor gözlerimi kırpmıyorum. İçimde biraz endişe beliriyor. Biliyorum saniyeler içinde renklerin koyulaşacağını, dalların detaylarının kaybolacağını. Bu bir tık üzüyor. Sonra çekiyorum gözlerimi ışık hızıyla gökyüzünden. Kirli yeyüzünün gerçeğine dönüyorum hava henüz kararmamışken. Saatler sürüyorum o bir saniyenin içinde. Tabloyu hafızama sırtlanıp götürüyorum Gittiğim yere.
