Umut, aslında var olmaması gereken bir duygu. Çünkü umut ettikçe çektiğin acı uzar, içini kazır. Gözlerinde lavlar gibi yaşlar belirince, işte o an tam anlamıyla savunmasızsın. Ama umutsuz değilsin. İçinde minicik bir umut zerresi hala var ve gözlerini ıslatıyor. Umut etmeyi bıraktığında, işte o zaman mutlu olacaksın. Artık ağlamayacaksın.
Umut, sadece hayallerle dans eder, gerçekleri göstermez. Seni sevmez. Mutlu olmanı istemez. Seni senden koparır. Mutluluğunun önündeki en büyük engeldir. Bırak umut etmeyi. Umutsuzluk, kendine verebileceğin en büyük ödüldür.
Gözyaşların, ruhunun derinliklerinde hissettiğin acının dışavurumudur. İnsanlar sadece “ağlıyor” der, ama halini anlamaz. “Seni anlıyorum” diyen dostların bile gerçeği bilmez. O yüzden halini anlatmaya çalışma, zaten anlatamazsın. Acını paylaşmak istersin ama içinde tek parça kalır. Depremler kopsa da başka biriyle paylaştığında sadece bir an rahatlar, acının çaresi bulunmaz.
Bütün umutları toprağa ver. Yüreğinden sal. Sahip çıkma umutlarına. Kimseden medet umma, kimseden umut dilenme. Kimseye umut verme. Sal gitsin, sat gitsin, at gitsin.
Bırak.
Gitsin.
Zaten herkes senden gidiyor. Umutlarına da izin ver, gitsin.
Asıl dostun, çektiğin acıların ta kendisidir. Acılarınla mutlu ol.
Mutsuzken içinde umut taşıyorsan sadece şarkı söylersin.
Ve ağlarsın.