Yaralar vardır, görünmez ama derin,
Her hatıra bir iğne, her anı bir çizik.
Zamanla hafifler mi,
Unutmakla kapanır mı,
Bazen sorarım sessizce,
Gecenin koynunda, kendi kendime.
Unutmak, bir nehir gibi akmak mıdır,
Sürükler mi acıyı, yoksa sadece
Üzerini örter mi bir sessizlik örtüsüyle?
Her anı bir taş gibi kaldığında içimde,
Unutmak, belki de
O taşları daha derine gömmektir.
İnsan unutur mu gerçekten?
Gözler başka bakışlara dalar,
Diller başka kelimelerle konuşur,
Ama kalp, o eski ritmiyle
Hâlâ o yara yerini hatırlar.
Unutmak, acıyı yok saymak değil,
Onu sessizce taşımaktır.
Bazen düşer eski anılar,
Rüzgâr gibi, beklenmedik;
Yeniden açılır o yaralar,
Kanamaz belki, ama acır hâlâ.
Unutmak, yaraları kapatmaksa,
O kapılar çoğu zaman yarı açık kalır.
Ama zaman vardır,
Sessiz bir iyileştirici gibi;
Yara izlerini silmez belki,
Ama kanamayı durdurur,
Ve insan, biraz daha hafif nefes alır.
Unutmak, yok etmek değildir,
Acıyı hafifletmektir,
Göğsünde taşımayı öğrenmektir.
Yara, hatırlattıkça güçsüzleşmez,
Onu görmek, sessizleşmesini sağlar.
İşte o zaman insan
Yavaşça yürür, nefes alır,
Gülümser,
Ve yaraların sessizliğinde
Hayata devam edebilir.
Unutmak, kapanmak değildir,
Ama bir gün, belki,
Yaralar sessizleşir
Ve insan yeniden özgürdür.