İçim sessizce çığlık atıyor. Duygularım karmakarışık, arap saçına dönmüş belki ama inancım şu: Niyetim hiçbir zaman kötü değildi.
Hislerim gerçek — ben sahte olsam bile.
Kötü bir düşünce taşımıyorum içimde.
Sadece... hissettiklerim çok güzel ama bir o kadar da acı verici.
Kendime, "böyle hissetme" diyemiyorum; çünkü bu, benim elimde olan bir şey değil. Gün geçtikçe dehşete kapılıyorum. Körü körüne bağlanıyorum.
Peki, madem yanlış yoldayım…
Neden bu yola girmeme izin verdim?
Cevabı belli: Hisler yüzünden.
Duygusal boşluk, insanı yıkan bir şeymiş meğer.
Yanlış bir yöne gidiyorum belki… ama o yol öyle büyüleyici ki kendimi salıyorum.
“Ne olursa olsun” diyorum.
İyi de, nereye kadar?
Belki de doğru hisleri, yanlış bir yolda yaşıyorum. Ve bu, benim sonumu hazırlıyor.
“Her şey yolunda” diyemem çünkü bana ait bir yolum yok.
Yabancı yolların üzerindeyim.
Kime aitse bu yol, onu kıskanıyorum.
Kırık dökük umut kırıntılarım, yanlış yönüme destek oluyor.
Oysa ben... ben bir daha asla 20 yaşımda olamayacağım.
Umutsuzluğum derin.
Ve belki de artık... bir süre uyanmamam gerekiyor.
Hak etmediğim bir mutluluğun içinde gibiyim.
Bana ait olmayan bir huzurun içinde…
Ama içimdeki boşluklar doluyor. Ağrı kesici gibi.
Geçici evet, ama etkisi süresince öyle güzel ki.
Huzur... belki de tek aradığım şey bu.
Ve sen...
Huzur sendeydi ama sen bende değilsin.
Sadece, bende olduğunu sanıyorsun.
Sen beni severken, gözlerinin derinine biraz daha bakmak istiyorum.
İleride, avunmak için...
Ne güzeldin sen oysa.
Ne kadar duruydun.
Tertemizdin.
Lekesiz...
Her ne olursa olsun,
Ne yaşarsan yaşa…
Ama kimsenin seni lekelemesine izin verme.
Buna ben de dahilim.