Şöyle bakıyorum da, Özellikle her 29 ekim, 10 kasım ve 23 nisan gibi, Türk milleti için önemli olan günlerde büyük holding ve şirketler b son yıllarda birbirleri ile bir reklam yarışı içine girdiler. Atatürk’ü konu olan ve reklam ajanslarına muhtemelen tonlarca para verilerek yaptırılan bu kısa film tadındaki reklamlar hem tv lerde hem radyolarda ve tabi ki özellikle internet platformlarında yayınlanıyor. Hatta öyle ki, özellikle instagram başta olmak üzere onun gibi diğer viral sitelerdeki izlenme oranları tv ve radyoları sollamış durumda. Buraya kadar her şey çok güzel çok hoş. Hatta izlerken duygulanıyoruz. “Vay be ne güzel bağlamışlar!” diyoruz. Tabi ki like atıyoruz paylaşıyoruz. En son da bizi ne bekiyor? Tabi ki reklamı yapan şirketin logosu. İsmi fısıltı halinde söyleniyor ve reklam bitiyor. Akılllarda ne kalıyor? şirketin adı:) İzleyenlerin alıcılarını doğru zamanlama ile kendilerine programlamış oluyorlar. İronik olan kısmına gelecek olursak, o şirketler yılın diğer günlerinde, Atatürk’ün anayasası değiştirilirken sessizler, andımız yasaklanırken sessizler, ‘TC’ ibaresi kaldırılırken sessizler, yabancılara vatandaşlık verilirken sessizler, teröristlerle masaya oturulurken sessizler. Hatta gizli destekçiler. Çünkü kudret’e değil nemalanmaya muhtaç oldukları için damarlarındaki asil kanı da birçoğu kaybetmiş durumda. O yüzden tüm bu sözde güzellemeler ve reklamlar organik olmadığı için bana artık sahte geliyor. Ve geçmiyor. Hepsinin tek amacı izleyenlere kimyasal yapay tatlandırıcı vererek kendilerini daha tatlı ve şeker göstermek. Tabii yerseniz! iyi geceler