Bitmiyor... Acı bitmiyor. Biz bu dünyaya acı çekmek için mi geldik? Yoksa her şeyi fazla büyütüp kendimize göre bir acı haline mi getiriyoruz? Sanırım insan doğası en çok acıdan, sıkıntıdan ve adrenalinden besleniyor. Ne kadar tuhaf değil mi? Herkes yaşadığı kötü şeylerden yakınıyor. Ama aslında hayatımız çektiğimiz acılar kadar değerli. Ve her ne kadar istemediğimizi düşünsek de ihtiyaç duyuyoruz o acılara. Canlı tutuyor bizi çünkü. Hayatımız boyunca hep savaşmak zorundayız. Çünkü önümüzde hep engeller sorunlar olacak. Peki içimizdeki güç bütün bir ömüre yetecek kadar çok mu? İntihar edenlerin güçleri kalmadığı, devam edemeyecek kadar yoruldukları bu yüzden savaşmaktan vazgeçmeleri dünyanın en büyük trajedisi ve en büyük gerçeği. Peki bu güç nasıl belirleniyor? Her insanda eşit seviyede mi? Niye herkes sonuna kadar devam edemiyor? Benim gücüm tükendi. Ben de yoruldum. Devam edemiyorum. Gücümü yeniden nasıl bulabilirim? Devam etmek için nereden güç toplayabilirim? Nedenini bilmiyorum. Belki de içimdeki gücü ölçüsüz kullanmış o yüzden erken bitirmişimdir. Oysa kimse uyarmadı beni. Yaşadığım yıllar boyunca tüm enerjimi ve istediğimi kullandım. Çabuk tükettim. Ve şimdi daha fazla devam etmeye gücüm kalmadı. Game over... İntihar dışında bir seçenek arıyorum.
İnsan ne tuhaf bir yaratık. Kendini canlı tutmak için acıya ihtiyaç duyuyor. Ve en sonunda kendi yarattığı acıya yenik düşüp hayattan ayrılıyor. Ne çelişkili bir döngü. Acıya ilaç bulabilir miyiz? Kendi yaratığın şeyi nasıl tedavi edebilirsin? Bazı acılar tedavi edilemez. Bazı yaralar hiçbir zaman iyileşmez. Çünkü zaman her daim ilaç olmaz. Ve bazı hayatlar yarım kalmasıyla meşhurdur. Devam ediyor gibi gözükse bile.