Yaşarken mutlu olmaya bak, derim sana
çünkü zamanın cebinde kum gibi akar,
gülüşler biriktir ki geceyi ısıtsınlar,
ve sessizlik geldiğinde yalnızlığın gölgesi hafif olsun.
Bir parça güneş kapının eşiğine konuk olsun,
çay fincanında geçmişin acısı çözünsün yavaşça;
sevdiğin bir şarkıyı tekrar tekrar söyle,
ellerinle dokunamadığın anıları kalbine as.
Ölüm uzun bir uyku olabilir, bilirim,
ama asıl ölüm yaşayan bir gövdede ruhun sönmesi.
O yüzden inat et neşeye, küçük şeylerde sevin,
bir çiçeğin açışına, bir çocuğun kahkahasına bak.
Kırgınlıkları ceplerine koyma, gereksiz taşlar onlar, onlarla yollar ağırlaşır, yürümek zor olur.
Affetmeyi öğren, hem de kendini, çünkü barış hafifletir yükü, ve özgür kalan yürek daha uzun nefes alır.
Bir öğle güneşinde serin bir gölge ara,
yıldızlar kadar uzak hayaller kur ama ayakların yere bassın; yarın için endişe etme hep, çünkü bugünü çalıyor o, bugünse bir hediyedir paketi açmayı unutma.
Yaşarken mutlu olmaya bak, dediğim gibi,
küçük bir direniştir bu; umuda inat bir isyandır.
Çünkü uzun süre ölü kalacaksın, eğer gülmeyi bırakırsan şimdi gül, şimdi sev, şimdi yaşa; yarın zaten belirsiz.