Yazamıyorum. Ne hikayelerim vardı bir bilsen. Ne efsaneler,destanlar.Nice prenseslere ün olurdu masallarım ve kalbi kırık prenslere ama yazamıyorum. İlhamımı da götürdün giderken. daha ne dağlar delecektik be. Ne ülkeler gezecektik şehir şehir. E daha çöle düşmedik. Yakacaktı sevda gibi bizi altın kumlar. Daha sabır taşını çatlatmadık. Ölecektik sevdamızdan ; çınar ağaçları yükselecekti mezarımızdan yan yana birde araya ardıç girdimi bak sen ... Gel gör ki yazamıyorum. Kalemimi de götürdün giderken. Yollar yürüyecektik dervişler gibi kilometrelerce. Belimiz bükülecekti , kırılacaktı asamız hevesimiz gibi.. Ne hancılar tanıyacaktık bize kollarını açan yuva gibi.Ardımıza alacaktık hayallerimizi , sırtımıza kanatlar takıp boğazda uçacaktık daha. Lakin yazamıyorum işte kağıdımı da götürdün giderken.Oysa devlerle savaşacaktık nefsimiz misali aşkımız için.Eros kalbimizden vuracaktı bizi . Beraber kırmızı elmayı ısıracaktık.Sonra sürgüne , sen taa dünyanın bir ucuna ben bir ucuna yine de bulacaktık birbirimizi ; Alın yazısı gibi... Bezm-i alem de buluşacaktı ruhlarımız , bir de sarıldılar mı oldu bu iş. İki kız bir oğlan evladımız olacaktı güya sevgili neden vardır hayal kurmak için.Girdaplara dalmadık daha , zelzele bile atlatmadık beraber .Hani birlikte görecektik dünyanın sonunu ne yaptı ne etti ayırdı bizi beşer.Deliriyorum çünkü yazamıyorum , aklımı da götürdün , kalbimi de inancımı da hayalimi de. Artık yazamıyorum...