Hem isteyip hem de istememek.. Bu iki dağın ortasında sıkışmış akıp gitmeye, yolunu bulmaya çalışan bir su parçası gibi hissettiriyor bana. Serbest bırakılsa çağıl çağıl akan ırmaklara, nehirlere dönüşecek. Büyüyecek işte..
Yolları, yolculukları çok severim. Evimi, ocağımı, sevdiklerimi ardımda bırakmayı hiç sevmem. Tek başıma çatı katındaki dairemde sessizliğime gömülmeyi, usul usul çalan müziği dinlemeyi onun eşliğinde bir şeyler yazmayı seviyorum. Tanıdığım sokaklardan kopmayı sevmiyorum. Otobüse hem binmek istiyorum hem de binmemek. Öyle arada derede kalmakla olmuyor. Sabahın erken saatlerinde atlıyorum koltuğa. Gün yüzüme vuruyor, yollar yanımdan akıp geçiyor, gözlerim uzaklara dalıyor, kısa yolculuğum en nihayetinde bitiyor. Valizimi ardıma takıyorum peşim sıra sürükleye sürükleye çatı katındaki daireme varıyorum. Her şeyi bıraktığım gibi beni bekler buluyorum. Burada bir evim bir düzenim var onu tekrar kuruyorum. Penceremden sanki uzaklarda kalan şehrin ışıklarını izleye izleye buraya satırlar ekliyorum. Karanlığın ardından Aytekin Ataş "Yüzün görsem tutulur dilim lâl olur (yâr yâr)" diye sesleniyor yüreğime yüreğime.
Bilmiyorum ki hiç. Seviyorum galiba kendimi içine attığım yalnızlığımı. Yoldaşın varsa yol yorsa da güzeldir diyorlar ya hani, öyleymiş gerçekten. Kendinize yolunuzun yorgunluğunu sırtınızdan hırka misali çekip alacak yoldaşlar edinin. Edinin de öyle çıkın yollara. Saatler, haftalar sürsün, yorgun düşürsün ama yüzünüze çevrilen tebessüm sizi sıcacık etsin sonunda.