Hatalarım var benim. Mükemmel değilim. Kimse için kusursuz bir resim çizmeye mecalimde yok esasen. Yüzümü gizlemeye gerekte. Sevmediğim insanları seviyormuş gibi yapmak da, mutlu olmadığım zaman zorla sırıtmak da bana göre değil. Bir insana gül goncası gibi hemen açılmak istemem. Yoksa duygularım çırılçıplak kalmış gibi olur. Güvenmem de öyle kolay kolay . Sırtımı yaslamam için; “ne kadar sağlam ve dik bir karakter omurgası var” diye bakarım önce. Tabii bazen baksamda yanılabilirim. Bunu dağlarıma lapa lapa karlar yağıpta yarı yolda kaldığımda çok net anlarım. Ama yine de pişman olmam. Çünkü başka türlü nasıl tecrübe edebilecektim? Sevimli görünme çabasına girmek, gereksizce eğilip bükülmek, kibarlık safsatası altında karşındakine ezik görünmek benlik değil. Tabii ukala olmakta. Çünkü kaf dağında olan burunlardanda haz etmem. Bir kedi gibiyim. Ama herkese yılışan cinsten değilim. Bana kimin samimi gelip gelmediğini anlar ona göre sırnaşırım. Kuyruğuma basılmadığında süt dökmüş gibi olan ben, zıddıma basıldığında zift dökmüş kedi gibi olurum.