Giriş yap! Hesap oluştur!
Nedir?
Ara
Şifreni mi unuttun?
Dönen Çocukluk Hayalleri - Sözümoki
19 Nisan 2020, Pazar 05:06 · 481 Okunma

Dönen Çocukluk Hayalleri

Büyüyünce ne olacaksın? diye başlardı sordukları sorular. Ütopik meslekler söyledik önce prenses, süper kahraman gibi uçuk meslekler seçtik. Ya da bizi ne mutlu ediyorsa onu söyledik. Kazandırdığı parayı düşünmeden, büyüklerimizi mutlu edecek mi? Gururlandıracak mı? diye düşünmeden. İçimizde ki kahramana yakışan mesleklerdi bunlar. Astronot olmak istedik mesela. Sınırsız hayal dünyamızla sınırların ötesine geçmek istediğimiz için. Tuhaf bakışlar aldık bu hayaller karşısında. Astronot da neymiş doktor ol sen. Hem iyi para var doktorlukta dediler. Yani söylediğimiz hiçbir şeyi beğendiremedik büyüklere. Herkes aynı şeyi söyleyince biz de demek ki mutlu olmak önemli değil, para kazanmak önemli sadece dedik. Ve çocuk dünyamızı bırakıp ne olacağımızı düşünmeye başladık. Onların istediği gibi önemli işler bulmaya çalışırdık.
Büyüyünce unutursun dediler mesela bir yerimiz acıyınca. Dünya'nın ne kadar acımasız olduğunu bilmeden kandık bu yalana biz de. 'Büyüyünce unutursun çünkü büyüyünce yenileri eklenecek, çok daha büyük acıların olacak eskilerini unutturacak' demediler. Büyümenin öneminden bahsedip durdular sadece. Biz de iyi bir şey zannettik büyümeyi.

Çocukluğumuz vardı, hayallerimiz, saçma da olsa aptalca da olsa saf hayallerimiz vardı. Çocuktuk çünkü dünyayla tanışmamıştık. Kötülüklerden, pisliklerden tüm o büyüklük zırvalıklarından haberimiz yoktu. O yüzden daha mutluyduk. O yüzden her şey daha kolaydı bizim için. Mesela arkadaşlık en değerli ve en güzel şeydi. Üstelik biriyle arkadaş olmak da çok kolaydı. Öyle tuhaf ön yargılara ihtiyacımız yoktu. İyi niyetli zannederdik herkesi, bizim gibi. Şimdi ise her şey zor. Hep mutsuzuz. Büyüdükçe sahteleşiyor her şey. Küçükken oyuncaklarımız sahteydi ama duygularımız, insanlığımız dibine kadar gerçekti. Şimdi ise tam tersi. Geriye dönüyorum sık sık, mutluluklarımı, saf hayatımı en çok gerçekleşmeyecek imkansız hayallerimi düşünüyorum. Bugünlerin iğrenç yapmacılığın da o günlerin gerçekliğini arıyorum. Dönen çocukluk hayallerimi geri istiyorum.


Yanlış yaşadık hayatı, yanlış öğrettiler bize yaşamayı. Çocuk olmak mı güzeldi zaten yoksa gerçekten eskide mi kaldı güzel günler? Beş on yıl öncesine kadar mı temizdi dünya?
Biz kendi küçüklüğümüzü yaşarken büyükler kendi dünyasına çekmeye çalıştı. Biz masum ve mutlu hayaller kurarken onlar daha ciddi hayaller istediler bizden. Bu yüzden büyüyünce ne olacaksın sorusunu pek sevmedik. Onların istekleri farklıydı çünkü, mükemmel meslekler buldular bize. Öğretmen, mühendis, doktor olmamızı istediler. Ama hiç insan olmamız gerektiğini söylemediler. Bir şeyleri öğrenmemizi istediler. Ama öğrenirken kendimizi eğitmemiz gerektiğini söylemediler. Onlar için duyguları olmayan bir mühendis, vicdanı olmayan bir doktor iyi bir seçenekti. Bunu bekliyorlardı bizden. Biz de onların yolundan ilerledik. Kalbimizi eğitmedik, insanlığın ne demek olduğunu öğrenmedik. İyi okullarda okuyup mükemmel işler yaparken duygularımızla birlikte, düşünme yorumlama yeteneğimizi de bir köşeye attık. Onların istediği gibi on numara bir hayat süren kusursuz robotlar olduk. Bu mantığı, bu denklemi kabul etmeyenlerimiz de oldu elbet. Hayatın paradan ya da okuldan ibaret olmadığını söyleyenler oldu. Serseri dediler onlara, işe yaramaz, beceriksiz dediler. Ötelediler onları yani. Oysa onların bize anlatmak istediği çok şey vardı. Biz huzursuzlukla kıvranırken her gün yataklarımızda, mükemmel işlerimizde, onlar mutluluğun nerede olduğunu bulmuşlardı bile.

Oyunlarımız gerçek oldu zamanla. Daha ciddileşti. Dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu anlamış. Biz de katılmıştık bu tezgahın içine. Stres denen kelimeyi de öğrendik bu şekilde . Her günümüz huzursuz geçmeye başladı. Yetişkinlikle çocukluğun ortasında kaldık. Hangisinden olacağımızı seçemedik.
Bu karmaşanın içine sıkışmışken, bu dünyanın oyunlarına henüz adapte olamamışken Hakan Günday'la tanıştım. Ve onun kelimelerinde kendimi buldum.
"İnsan doğar. On-on beş yıl sonra dünyanın nasıl bir tezgah olduğunu ve doğumla ölüm arasına nasıl hapsedildiğini fark eder. Bu aslında bir histir. Bilgi değil. Sonunda gerçeği kabullenir ve çevresindeki boşluğu insanlarla doldurur. Buna, büyüme denir. Yetişkin olma. Tam olarak, yetişkin uysallığı.
Çünkü eğer bu dünyada bir yerlerde, insanlar çocukları bombalıyorsa, bunu bilmeye gerek yoktu. O dünya zaten yanmış çocuk eti kokardı. Eğer bir yerlerde, başka çocuklar açlıktan geberip gidiyorsa, bunu da bilmeye gerek yoktu. O dünyanın zaten açlıktan nefesi kokardı. Ve çocukların burunları bu kokuları alır, ergen öfkesi olarak da geri verirdi. Ta ki burunları yetişkin uysallığıyla tıkanana kadar."

Yetişkin uysallığına alışmamamız dileğiyle..

1 kişi beğendi ·
  • Mukadder Sarı
    Mukadder Sarı Sen yetişkin uysallığına asla boyun eğmeyen nadir güzellerdensin. Seni güzel kılan da bu zaten ve ben gücüm yettiğince arkanda olacağım. Kimse seni anlamasa da ben son gücüme kadar seni anlamak için uğraşacağım❤❤
    19 Nisan 2020, Pazar 13:16
  • Zilan Sapan
    Zilan Sapan Ya ❤️❤️ sen de beni anlayan bu yüzden hayatımda çok özel olan nadir insanlardansin iyi ki varsın
    19 Nisan 2020, Pazar 13:54
Yazarın diğer paylaşımları;
Sözümoki Mutlaka Bilinmesi Gerekenler
Kozmik olay denilince ilk aklına ne geliyor?
X

Daha iyi hizmet verebilmek için sistem içerisinde çerezler (cookies) kullanmaktayız. "Çerez Politikamız" sayfasından daha detaylı bilgilere erişebilirsin.

Anladım, daha iyisini yapmaya devam edin.