Öyle bir bosluktayim ki.
Ne sağımın bir sonu var ,
Nede solumun bir ucu.
Önümde uzun uzadıya bir uçurum,
Gerim ise karanlığın en derin tonu.
Hayalini kurduğum bir çift göz.
Ve beklenen bir kaçış yolu.
Sessizliği her ahengiyle hisseden bir çift kulak,
Topraga dokundukça titreyen eller ,
Ve ellerin sahibesi.
Hangi yön en doğrusu olurdu sorusuna ,
Verilemeyen niteliksiz cevaplar.
Anlamı tükenmiş cümlelerin,
Gizli oznelerini ararken bulmuştum oysa,
Dokunmak için can attığım tenini.
Bir sigara ateşinde pisirmistim,
Güneşten daha parlak kirpiklerini.
Peki ya hayalimde bile yer veremedigim yokluğunu,
Yasatmana ne demeli.
Varlığında çiçeklerin kokusunu alamayan,
Alsa bile anlamini kavrayaman burnum vardı benim.
Birde,
Koku duyuma bile hakim olamadigim kadar Sen.
Çok mu kısa sürmüştü diye düşünürken,
Renklerin giderek soldugunu yasamismiydin.
Dünyanın yalnızca topraktan ibaret olduğunu,
Düşünmeye fırsatın olmusmuydu yada.
Bir satır yazabilmek için ,
Kaç kalem kırmıştı narin parmakların.
Ya da giderken çantanı hazirlamismiydin ki sen.
Bir parça bez kadar sıkı sarilamamistim oysa bedenine.
O kadar hızlıydı ki gidişin,
Dur demek ne kelime ...
Dünden Yarına ve geride birakalamayana...
Hayattan toprağa.
Topraktan , Yaratilana ve Yaratıcısına hamd ile...
B.P.